Alisan Bey
Alisan Bey
, yani Mulla’nın annesiyle evlenemediği için o günden sonra evlenmeme yemini etmişti. Mademki ben onunla evlenemedim, banada bu dünyada evlilik haram olsun der, ve Mulla’nın kendisine evlatlık olarak verilmesini talep eder. Topal İbo’nun bu talebi yerinde bulunur ve Mulla artık İbo’nun evlatlığıdır. Koçgiri’de akraba evlilği çok yaygındır ve aşirettin geleneği gereği, neredeyse dışarıya kız alıp verme yadırganırdı. Böylece, Mullanın adı artık Qıcık olmuştu. 1876 yılıydı her tarafta savaş ve yokluk yaşanıyordu. İmraniye’ye bağlı Azger köyünde bir çocuk dünyaya gelir. Çocuğa Mulla Kıcık’ın ölen dedesinin ismi verilir, yani çocuğa Alişer adı verildi. Alişer’in babası, Musa, Laçinan kabilesini çok sever, herz Aliser Efendi ve esi Zarife Xan-i-min anisi önünde saygi ile egiliyorum.
Xorasan geleneginden gelme takriben 800 yıllık tarihsel gelenegi olan Alisan isimini, Erzincan'li Alisan Bey den sonra cocuklarin adini Alisan diye Erzincan ve cevre bölgelerinde alisan beyin magduriyetini yasamis olan sonraki jenerasiyon bu adi cocuklarina koymadilar.Bilmiyorum hic dikkatinizi cektimi? Alican veya bilakis Kocgiri (Göc-i.gir) yigidi Alisir veya Aliser isimleri bir cok cevremizde daha sonraki jenerasyonun adi olmus dur. Bir derebeyi anlayisi ile köylülere yapmis oldugu baski ve namusa kadar varacak kadar zorbaligi ile hala eski jeneration tarafindan hafizalarda silinmemis'dir derebeyi Alisan. Erzincan'li Alisan Bey askeri eğitim gördüğünden değil, II. Abdülhamit döneminde yöreye gönderilen bir askeri birliği bir ay gibi bir zaman doyurduğu için kendisine saray tarafından elbise (hilat) ve kılıç gönderilir. Erzincan’a çağrılarak törenle bu hilatı verilir, kılıcı kuşandırılır ve “paşalık” payesi verilir. Alişan Bey’in oğlu Mustafa Bey bu olaydan sonra “Mustafa Paşa” olur. 1876 yılının sonbaharıydı. Osmanlı savaşta, köylerden asker toplar. Gençleri askere alırlarken, ailelerden de hayvanlarını vermelerini, yiyecek tedarik etmelerini istiyorlardı. Büyük Alişan Bey aşiretin ağasıdır. Osmanlı ile aşiret arasındaki ilişkiyi kendisine görev edinmiştir. Bütün yollar önce Alişan Beye sonrada Osmanlıya çıkıyordu, yaşam artık dayanılmaz hal almıştı. Kaçan kurtulur bu zülümden diye bir söz vardır. Şimdi bu sözü yerine getirmenin zamanıdır. Alişan Bey ise, durumdan çok memnun, artık efendiliği ve ağalığı da tartışılmaz hale gelmişti.Alişan Bey’in şerrine deyip göç etmek gerekiyordu. Karar verilmişti.Göc eden göc etmeye baslamis di.Diyari uzak gurbet ele o güzel Bozatli atlariya cekip gitmis idiler. Bugün aşiret yaşamı da yok olmaya yüz tutmuş, yerine modern insan, evrensel insan filizlenip büyüyor. Kendini sorgulayan soru soran, icinde sorularina cevap arayan,dostlara selam olsun. 19. yüzyılın ortalarından itibaren Koçgiri aşiretinin yerleşim alanı olan Zara, İmranlı ve Refahiye bölgelerinden göç eden ya da göçe zorlanan bazı kabileler güneye yerleşirler. Binboğa dağının eteklerine veya çevresinde yeni köyler kurarlar. 1876-1877 yıllarında Erzurum’da Ruslarla savaşa giren Osmanlı büyük yenilgi yaşar. Savaş, Erzincan ve Koçgiri’ye kadar yayılır. Alişan Bey Osmanlı ile arası yine iyidir. Gençler askere çağrılır, eğer arkasında Alişan bey yoksa zorla tutulup götürülürdü. Ruslarla harp hazırlıkları vardı ve Osmanlı, Koçgiride aşiret ağalarına dayanarak asker, gıda ve diğer savaş ihtiyaçlarını toplayıp doğudaki savaşa sevk ediyordu. Osmanlı zulmü her yerdeydi. Halk perişan ve çaresizdi. Halkın bütün yaşamı, Alişan beyin iki dudağı arasındaydı. Alişan Bey, Osmanlıyı zaman zaman kendi aşiretine tercih edebiliyordu. Aşireti zulüm altında, yeni kıtlıklar ve savaşlar kapıdaydı. Alişan bey’in yerleşim alanı, Binam’ın arka yamacındaydı. Binam yaylasında, 6 kardeşten oluşan Laçinan kabilesi yaşıyordu. Dağın eteğine doğru akan bir derenin, kenarındaki büyük söğüt ağacının altında dışarı fışkıran su bulunmaktaydı. Suyun üzerinde 1549 yılında gelip yerleşenler Laçinan kabilesiydi. Kabilenin, en büyük kardeşlerinden Mustafa’nın bir oğlu dünyaya gelir. Mulla isimli çocuk, henüz küçük yaşta babasını kaybeder. Annesi ise, amcası Kasım’la evlenir. Ancak kardeşlerden Topal İbo, Mulla’nın annesiyle evlenmeye niyetlenir. Kasım büyük olduğu için Kasım’ın evlenmesi uygun görülür. Koçgiri kabilelerinde bir gelenekti, dul kalan genç gelin dışarıya verilmezdi. Mulla artık yetimdir. Annesi, her onu gördüğünde Qıcıkemın Qıcıkımın (Küçüğüm Küçüğüm) diyerek alır kucağına severdi. Topal İbo ise yengesiyleaman sıcak ve dostane ilişkileri vardı. Musa, sünnet düğünü yapılacak olan Mulla Kucur’un dedesinin ismini, yeni doğan oğluna vermişti. Musa, o gün bu çocuğun büyüyüp, bir gün büyük Alişan Bey’in oğlu Mustafa Paşaya katip olacağını bilemezdi. Fırtınalı yılların halk kahramanı, şair ve siyaset adamı olacağınıda bilemezdi. Mulla Kucur, amcasının yanında ve annesiyle birlikte oldu. Büyük ailenin tek oğludur, sünnet yapılıp dinsel inançlara göre ‘erkekliğine’ kavuşması gerekiyordu. Bu nedenle, Laçinan kabilesine iyi bir düğün yakışırdı. Aşiretin geleneklerine göre çocuğa bir kirve lazımdı. Daha ileriki köylerde yaşayan Mala Mısayban, bu işe en uygun aileydi. Dürüst, temiz ve saygın insanlardı. Bunlara yapılan kirvelik teklifi hemen kabul edilir. Binam’da düğün töreni başladı. Bir hafta boyunca çifte davullarla düğün şenliği kurulur. Oyunlar, halaylar, yemek ve eğlenceler devam eder. Düğünün ikinci günü, dağın öte yüzündeki Alişan Bey, kulağında davul sesi yankılanıyordu. Oğlu Mustafa’yı yanına çağırır. Mustafa’ya ‘Oğlum davul sesi geliyor, kimdir, nereden geliyor bu ses’ diye sorar. Mustafa ise, ‘Baba Binam’da geliyor, Laçinan kabilesi sünnet düğünü yapıyor’ der. Alişan Bey, bozulduğunu yüz ifadelerinden belli eder, ‘peki kirveleri kimdir’ der. Oğlu Mustafa ise, Mala Mısayban (Sadıçların evi) diyerek yanıt verir. Alişan Bey düşünceye dalar, canı sıkılır ve evin içerisinde gidip gelir. Bu olaya çok bozulan Alişan Bey, Laçinanlara karşı değişik senaryolar geliştirir. Kendi kendine, “ben bu aşiretin lideriyim, bana kirvelik teklifi yapmıyorlarda, Mala Mıseyban’ları kirve yapmışlar” şeklinde mırıldanıyordu. Mala Mıseyban da kimdir?... Bu Laçinanlar çok ileri gittiler, ne büyük dinliyorlar, ne ağa, ne Bey ne de Paşa...Benden habersiz, Koçgiri’de kuş uçmaz, bunlar kirvelik teklifi yapmadıkları gibi, düğüne dahi davet etmediler. Bunların hakkında gelmeliyim, yoksa benim hükümdarlığım ve hanedanlığım elden gider... Akşam oğlu Mustafa’ya, Laçinanların davarındaki altı tane büyük Kangal köpeğinin zehirleyip, öldürülmesi talimatını verir. Mustafa babası Alişan Bey’in talimatını gizli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlar. Verilen zehirli yiyeceklerle köpekler öldürülür. Laçinanlar, düğün ve eğlenceye devam etmektedirler. Davulcunun her tokmağa vuruşu Alişan beyin beynine inen bir darbe gibiydi. Düğün bir gün sonra sona erecekti. Bir gece öncesinden Laçinanlara ait 4 ot hayması ateşe verilmişdi. Bütün Laçinan kabilesinin fertleri köpeklerin öldürülmesinin nedenini ve ardındakileri araştırmaya çalışırken, bu kez de ot haymaları yakılmıştı. Herkes, helke ve kovalarla su çekip yangını söndürmeye çalıştı. Ailenin tüm fertleri uykusuz sabahladılar. Tehlikenin büyüklüğünü fark etmişlerdi. Önce köpekleri, sonra kış için hazırladıkları ot haymaları yakılmıştı. Bu kez evlerimizi yakacaklar korkusu başlamıştı. Sabaha kadar köyün etrafında nöbetler tutuldu. Çevredeki Koçgirinin diğer aşiretleri Binam’a gelerek Laçinanlara destek oldu. Yapılan araştırma ve soruşturmalarda varılan sonuca göre, Alişan Bey’in bu kötülüğü yaptığı anlaşıldı. Alişan beyin zalimliğinin herkes tarafından kabul edilmesi, gelecekleri içinde tehlike sinyaliydi. O güne kadar Laçinanların yaylada hayvan otlatma ve benzeri küçük tartışmaların dışında, Alişan Beyle hiç bir husumetleri olmamıştı. Çevredeki diğer köylerin Laçinanlara sevgi ve saygısı vardı. Laçin aşireti kendi halinde bir kabileydi, kimseye dokunmuyor ve zarar vermiyordu. Tek uğraşları hayvancılıktı, ayrıca kışlık yiyecekleri için küçük çapta tarımcılıktı. Ertesi gün çifte davul ve zurna eşliğinde düğün devam etti. Öğlen olduğunda Laçinan konağının önü tıklım tıklım insan doludur. Kirve yerini alır, sünnetçi Mulla’yı sünnet eder. Yaz ayının son günleri yaşanıyordu. Sonbaharın eli kulağındaydı! Düğün sonrası, kabile, bir araya gelerek, durum değerlendirmesi yapar. Kardeşler arasında süren tartışma, bir kaç gün sürer. Bundan böyle burada yaşayacaksak, ya Alişan Beyle dişe diş bir kavga başlatmalı, yada onun şerinden uzaklaşıp gitmek gerekmektedir. Alişan Bey’e, anladığı dilden cevap vermek olayları daha da çıkmaza sürüklerdi. Olaylar daha da büyüyecekti. Koçgiri aşireti içerisinden, Alişan Bey’den sonra en zengin aileydi Laçinler. Laçinan kabilesinin karşısında, hükümet veya devlet güçleri yoktu, zaten Osmanlı ile fazla bir alışverişleride yoktu, kendi hallerinde yaşayan bir kabileydi. Yapılan tartışmalardan sonra kardeşler ikiye bölündü. Üç kardeş kalmaktan yana, diğer kardeşler ise göç edip güneye gitmeye karar verdi. Sünnet’ten sonra delikanlı olamayı hak kazanan Mulla’ya, artık Mulla Kucur deniliyordu. Mulla Kucur, amcaları Topal ibo ve Kasım’la birlikte doğduğu bu diyarı terk etmeye hazırlanıyordu. Binam yayalasında yaşayan Abbaso, Mamo çavuş ve Gonco’ları bir ayrılık rüzgarı sardı. Binam yaylasında kalan kardeşler, daha sonra Deşta Çiteye veda edip Toptaş ( Kürt Şıhlı) köyüne yerleştiler. Kazım Gül (1933)’ ün babası İsmail ağa’nın Toptaş’a ilk yerleşen kişi olduğu söyleniyor. Kazım Gül, hakiki Laçin kabilesi biziz diyor. Koçgiride kalanlar, bugün isimleri Hasköy, Toptaş, Demirtaş, Kör Hemo köylerine yerleştiler. Halen, İmraniye’de 6-7 Laçinan köyü olduğu belirtilmektedir. ( Daha fazla bilgi için Laçinan kabilesi bölümüne bakınız.) Başa Dön Torosların Kuzey Yamaçlarında Yeni Bir Koçgiri Bölgesi Alişan bey ve Osmanlı’nın baskı ve eziyetlerinden kaçan Koçgiri aşireti, güneydeki Develi, Göksun, Sarız ve Tufanbeyli ilçelerinde, yeni 40 civarında köy kurarak, ikinci bir Koçgiri alanı yaratmışlardı. Güney dediğimiz bölge, Sarız, Göksun, Develi ve Tufanbeyli’dir. Bu yeni yerleşimden sonra, Koçgiriden buralara daha iyi bir yaşam için, gelen tek tek kabilelere rastlanmaktadır. Bu göçle, Sefikan, Laçinan, Perwizian, Resulan, Gerniyan, Qalilan, Mıstıkan, Cafikan ve Kureyşan gibi Koçgiri kabilelerinin bir bölümü güneye yerleşti. Laçinan aşireti, en değişik ve dağınık Koçgiri kabilelerinden birisidir. Laçin, İran’ın Horasan bölgesinde ve Azerbaycan’da Kafkas Kartalı anlamına gelmektedir. Laçin’in, Yiğit ve şahıs anlamlarını taşıdığı da ifade ediliyor. Kürt Koçgiri aşiretinden olan Laçinanların, Kürtçenin Kurmanci lehçesini konuştukları biliniyor. Halen Dersimin Ovacık, Nazimiye ve Hozat yöresinde yaşayanları bulunmaktadır. Hozat ve Ovacık’a bağlı Aktuluk, Kopuzlar, Yancalı, Buzlutepe, Kızılkilise, Çalbaşı, Bilekli, Keleş ve Sarıoğlan isimli köy ve mezralarda yaşayan Laçinan kabilesinin Koçgiri aşiretinden oldukları varsayılmaktadır. Aşiretin yaşlıları bazı aile üyelerinin Dersim’i terk ettiklerinde Nazimiye’de kaldıklarını öne sürmektedirler. Eskişehir, Çorum ve Kastamonu’nun Devrekani ilçesinde, Laçin adıyla köylerin olduğu ileri sürülmektedir. Bugün köy isimlerinin değiştirildiği tahmin edilebilir. Bu köylerdeki, Laçinanları araştırma durumumuz olmadığı için çok fazla bilgi sahibi olamıyoruz. 1970 nüfus sayımında İmranlı’daki Laçinan sayısının, sadece Demirtaş köyünde 600 kişi olduğu devletin resmi arşivinde kayıtlıdır. İmranlı’da ki kabilenin ileri gelenin ise, Dursun Demirtaş olduğu devletin 1960’lardaki resmi kayıtlarında belirtilmektedir. 1930 nüfus kayıtlarına göre Dersim’deki Laçinanların hane sayısı 78’dir. Aynı dönemde, İmranlı’da altı köyde ve Göksun’da da bir köyde iskan oldukları bilinmektedir. Türkiye’nin batısına giden sürgünleri saymazsak, aynı dönemde bu iki ilçedeki Laçinan hanesinin yaklaşık 200 olduğu varsayılıyor. Koçgiri halk ayaklanmasında kendi güçleri oranında isyana destek verdiler. Eski adı İN olan Demirtaş köyünün yaslandığı tepenin altı eski bir sığınaktır. Cumhuriyet döneminde ismi değiştirilen Demirtaş’ı herkes İN olarak bilmekteydi. İsmini, adı geçen yeraltı barınağında almaktadır. Sığınağın, bugün girişi çökmüş durumdadır. Ancak Koçgiri ayaklanmasında takriben 800 silahlı Kürt savaşçısına barınak görevi yaptığı belirtiliyor. Koçgiri halk ayaklanmasının önderi Alişer’in, eşi Zarife ile birlikte konuk olduğu Demirtaş ve Toptaş (Şıhlı) köylerinde örgütlenme çalışması yürüttüğü, başlayacak olan ayaklanmaya destek istediği söyleniyor. Alişan beyin zülmunden eziyet çeken kabile, Alişer Efendiye saygı duyan ve onun öncülüğünü benimseyen durumdaydı. Demirtaş’taki bu sığınağın, isyan sırasında çok sayıda Koçgiriliyi kurtardığı söyleniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder