1 Haziran 2012 Cuma

imranlı tarihi

Cum

İMRANLI TARİHÇESİ

İMRANLI İLÇESİ TARİHÇESİ
İmranlı ve çevresinin, tarihi süreç içerisinde Hitit, Pers, İskender, Roma ve Bizans İmparatorluklarının hakimiyeti altına kaldığı bilinmektedir. Yine tarihi kaynaklarda bölgenin zaman zaman Müslüman Arapların eline geçtiği ve Malazgirt savaşı sonrasında da Bizanslılar ile yapılan anlaşma gereğince Kızılırmak yayının dışında kalan yerlerin doğusu ile beraber bu bölgenin Türk idaresi altına girdiği kaydedilmektedir. İmranlı ve çevresinde 1075 yılında Danişmentliler, 1174 yılında Selçuklular, 1243 Köse Dağı Savaşından sonra Moğollar 1340'lı yıllarda Eretna Beyliği, 1381-1398 yılları arasında Kadı Burhaneddin ve daha sonra da Osmanlılar hüküm sürmüştür. Yıllardır farklı kültürlerin kardeşçe bir arada yaşadıkları bir bölge olan İmranlı ilçesinin ilk defa kimler tarafından ve ne zaman kurulduğu bilinmemekle beraber bölgenin canlılığı 93 harbi olarak bilinen 1876 Osmanlı-Rus savaşıyla artmıştır. İmranlı geçmişinde çok yoğun bir orman dokusuna sahip olmasıyla bilinir. Bu sebepten devrinin önemli bir yerleşim yeri olan Zara'nın doğusunda kalan bu yörede dikkate değer bir yerleşim yeri bulunmamaktadır. Batılı araştırmacı Sinclair 1372 yılında Zara'nın doğusundaki bugünkü İmranlı civarının aşırı derecede ormanlaşmış olduğunu ve belki de bu yüzden çok az sayıda seyyahın Zara'nın doğusunda şimdiki karayolu istikametinde seyahat ettiğini ileri sürmektedir. İmranlı ve civarında önemli herhangi bir kentin olmaması ve bölgenin aşırı ormanlık olması gibi sebeplerden dolayı, 17. yüzyılda yaşamış olan Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi dahi Sivas'tan Erzincan'a ve Erzurum'a Zara ve Suşehri üzerinden seyahat etmiştir. Bu tespit bazı Sivas Salnameleri (Yıllık) tarafından da desteklenmektedir. Hicri 1308 (1890 – 1891) tarihli Sivas Salnamesi'ne göre de Zara kazasının Abaş ve Çit nahiyelerinde görkemli bir orman bulunmaktadır.Selçuklu ve beylikler zamanında bölgeye Türkmen, Oğuz, Yörük ve diğer Türk boyalarından göçler olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan Abdülmecit zamanındaki göçler sebebiyle de fazla nüfusa sahip olmayan bölgenin demografisi yeniden şekillenmiştir. Kanuni zamanındaki göçler hakkında fazla bilgi olmamakla birlikte Sultan Abdülmecit zamanında kuzeyde Kızılırmak'ın çıkış yatağı olan İmranlı bölgesine göçler ve yerleşimler olmuştur. Bu zamanda, bölgenin toprağı verimli, suyu ve havası temiz, ormanları bol idi. 19. yüzyılın son çeyreğinde, 93 Harbi olarak da bilinen 1876–1878 Osmanlı–Rus Savaşından dolayı Erzurum ve Kars illerinden bölgeye devlet eliyle göçler yaşanmıştır. Göçmenlerin sayısı çok fazlaydı ve bölgeye gelenlerin büyük bir kısmı devlet tarafından şimdiki İmranlı İlçe merkezinin bulunduğu bölgeye yerleştirilmişlerdir. Bugün İmranlı olan arazi satın alınarak muhacirlerin iskanı sağlanmıştır. 1870 Sivas Salnamesi'nde 271 hanedeki 1378 muhacirin bölgeye yerleştirildiği yer almaktadır. İmranlı'nın yazılı kaynaklarda geçen ilk ismi olan Çit Sahrası, bu göçlerden sonra nahiye olmuş ve böylece Çit Bucağı adını almıştır.Yazar Aziz B.Erdeşir Astrabadi'nin Farsça yazılan Bezm-i Rezm adlı kitabının 494.sayfasında Çit'ten şöyle bahsedilmektedir.Kadı Burhaneddin, Kemah Valisini tedip için Çit Sahrasına indi. "Kadı Burhaneddin ve Devleti” adlı kitabında Doç. Dr. Yaşar Yücel de 143.sayfada aynı konudan bahsetmektedir. Bu bilgilere göre, yazılı olarak 1340 yılından beri İmranlı ve çevresi Çit olarak bilinmektedir. 1890'da Sultan II. Abdülhamit döneminde Hamidabad olarak değiştirilen nahiyenin ismi, Hicri 1321 (1905) Sivas Salnamesi'nde de Hamidabad olarak geçmektedir. Bölgeye ikinci göç hareketi 1911-12 yıllarında yaşanmış olup 1911 yılında ise Hamidabad ismi Ümraniye olmuştur.1 Ocak 1948 tarihinde çıkarılan bir kanunla Ümraniye ilçe statüsüne kavuşmuş ve ismi İmranlı olarak değiştirilmiştir. İlçe olduktan sonra normal bir gelişim gösteren ilçenin nüfusu, önceleri artış gösterirken çeşitli sebeplere bağlı olarak son yıllarda azalma göstermiştir. 1990 nüfus sayımında 21649'a düşen toplam nüfus 2000 nüfus sayımında ise 13883 olarak tespit edilmiştir.

COĞRAFYAMIZ
Sivas ilinin dogusunda yer alan ilçe, Iç Anadolu Bölgesinin en dogu ucunu kaplar. Ilçe merkezi yaklasik olarak 38 derece 8 dakika dogu boylami ile 39 derece 55 dakika kuzey enleminin kesistigi noktada yer alir. Batisinda Zara, kuzeyinde Susehri, güneyinde Divrigi, dogusunda Erzincan iline bagli Refahiye ve Iliç ilçeleriyle çevrilidir. Ilçe merkezinin deniz seviyesinden yükseltisi 1650 m. civarindadir. Genel olarak arazi yapisi çok engebeli, egimli ve yüksek yapidadir. Ilçenin güneyindeki Çengelli Dagi (2650 m.), dogusundaki Kizildag (2950 m.), kuzeyindeki Lülükbaba (2427 m.) daglari en önemli yükseltilerdir. Jeolojik yapisini Tersiyer (3. Jeolojik Zaman) olusmus olan gölsel tortullar olusturur. Jibsten (Alci Tasi) olusan araziye yöre halki "Pur" ismini vermektedir. Jibs kimyasal erimenin en hizli oldugu taslardan biri oldugu için (Karstik Arazi) bol miktarda karstik sekil yer almaktadir. Magaralar, dolinler, obruklar, obruk gölleri ve daha çesitli yer sekilleri olusmustur. Ilçenin bulundugu düzlük Kizilirmak'in olusturdugu alüvyon dolgudan meydana gelmistir. Arazi genellikle bozkir ve tepelerden olusmaktadir. Tarima elverisli alani 11.447 hektar olup, toplam orman alani 6.563 hektardir. Eskiden ilçenin büyük bölümü ormanlarla kapli iken korunmasi ve bakimi yapilamadigindan bugün orman sahalari yok denecek kadar azalmistir. Iklim sartlarinin agir olmasi ve rakiminin yüksekligi sebebiyle kavak ve sögüt yetirmektedir. Ayrica azda olsa bazi meyve agaci türleri yetismektedir. Toprak verimsiz olup, en fazla arpa, bugday ve yem bitkileri ekimi yapilmaktadir. Kuzey Kelkit olugu boyunca Erzincan'a uzanan Kuzey Anadolu Fayi (Konela) ve bu fayin tali kollarindan Divrigi hattindaki oynamalar yer yer depremlere yol açar. Kizildag'dan dogan ve Türkiye'nin en uzun irmagi olan Kizilirmak ilçenin tam ortasindan geçer. Irmak üzerinde, ilçenin yaklasik 4 km. dogusunda yapimi bitirilmek üzere olan Imranli Baraji bulunmaktadir. Ilçenin güneyinde Acisu deresi bulunmaktadir. Acisu Zara Ilçesi civarinda Kizilirmak'la bulusur. Jibs'li arazide bulunan Acisu, içinde bolca jibs'in ayrismasiyla ortaya çikan CaSO4 (Kalsiyum Sülfat) bilesigi tasir. Bu yüzden sulari acidir. Ilçenin iklimi sert Karasal iklimdir. Kis mevsiminde sicaklik ortalamasi 0 derecenin altindadir. Bundan dolayi Kizilirmak kis mevsiminde donar.
KIZILIRMAK : Kizilirmak ülkemizde dogan ve ülkemizde denize dökülen bir akarsudur. Sivas'in Imranli Ilçesi'nin dogusundaki Kizildag'dan dogar, Sivas, Kayseri, Nevsehir, Kirsehir ve Ankara illerinden geçtikten sonra Iç Anadolu Bölgesi'ni terk eder. Adini, içinde tuz ve jips bulunan, çogunlukla kizil renkli, kumlu-killi topraktan almaktadir.1355 km. ile Türkiye'nin en uzun akarsuyu olan Kizilirmak, Kirsehir'in 17 kilometre güneyinden geçer. Irmagin geçtigi yerlere Kizilirmak Havzasi denir. Ülkemizin Firat Havzasi'ndan sonra en büyük havzasidir. Kirsehir bu havzanin üzerinde olmasina ragmen, ildeki dere ve çaylann fazla olmasi nedeniyle ovalik alan ve sulanabilen alan bakimindan fakirdir. Bitki örtüsü de azdir. Yazin yeterli yagis almayan Kizilirmak, düzensiz bir akisa sahiptir. Kisin kar seklinde olan yagislar nedeniyle önemli bir yükselmeye rastlanamaz. Akarsu üzerinde Hirfanli ve Kesikköprü Barajlan bulunur.

-EĞİTİM VE KÜLTÜR DURUMU
İlçemiz 1948 yılından önce Zara ilçesine bağlı bir bucak merkezi iken; eğitim, ilçe merkezinde 1 köylerde ise 8 olmak üzere toplam 9 ilkokulda yapılmıştır. Eğitim ve öğretimin bu seviyede düşük olması halkı olumsuz yönde etkilemiş ve bu dönemde kültürel faaliyetler zayıf kalmıştır.İlçe olduktan sonra eğitim ve kültür hizmetleri de buna paralel olarak artmıştır. Halen İlçe merkezinde 5, köylerde ise 4 olmak üzere toplam 8 ilköğretim okulu (bir tanesi Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'dur) bulunmaktadır. İlçemizde 1 adet lise vardır. .
Şuanda İlçemiz Karşıyaka mahallesine yapılmakta olan Çok programlı Lise inşaatı Son aşamalarına gelmiş %90'lık bölümü tamamlanmıştır. 2007–2008 Eğitim öğretim yılı sonunda faaliyete başlayacak ve eğitim yeni binada devam edecektir. İlçede herhangi bir yüksek okul bulunmamaktadır. İlçe nüfusuna göre yüksek öğrenim yapanların sayısı %10 dur. Bu itibarla ilçede meslek lisesi ve benzeri okullardan mezunlar arttıkça öğrenim oranı bu nispette yükselecek ve kültür seviyesinde gözle görülür bir artış meydana gelecektir. İlçe merkezinde kurulmuş bulunan halk kütüphanesi eğitim ve kültür faaliyetlerinde bulunmaktadır. Bu güne kadar başta Halk Eğitim bünyesinde açılmış bulunan bir çok kurs ve konferans sayesinde halkın %92 si okur-yazar duruma gelmiştir. Folklor çalışmaları sadece okulların kendi bünyelerinde yapılmaktadır. Çeşitli bayram, kutlama ve anma günlerinde ilçe halkı tarafından folklorumuzdan örnekler sunulmaktadır. Bunun dışında bu amaçla kurulan herhangi bir kuruluş yoktur.
huriyet Üniversitesi
Ilahiyat Fakültesi Dergisi
Cilt: VII / 1, s. 1-19
HAZIRAN-2003-SIVAS
IMRANLI’NIN INANÇ COGRAFYASI VE ILÇEDEKI ZIYARET YERLERI
ILE ILGILI INANÇ VE UYGULAMALAR
Ahmet GÖKBEL (Cumhuriyet Üniversitesi Ilahiyat Fak. Ögrt. Üyesi. )

ÖZET
Bu makalede önce kisaca Imranli ilçesinin tarihi gelisimi ile inanç cografyasi üzerinde durulmustur. Daha sonra Imranli ilçe merkezi ile buraya bagli kasaba ve köylerdeki ziyaret yerleri ve bunlarla ilgili çesitli inanç ve uygulamalar verilmistir. Ziyaret, adak, dede, baba, seyh, eren, evliya, yatir ve türbe gibi adlarla anilan bu ziyaret yerleri ile onlara belli inanç, efsane ve kerametlerin atfedilip çesitli dilek ve isteklerle onlarin ziyaret edilmesi olayina, inceleme alanimiz olan Imranli çevresinde yaygin olarak rastlanilmistir. Bu makalede asil üzerinde duracagimiz konu, Imranli’nin su andaki inanç cografyasini verdikten sonra, Imranli merkez ile ilçeye bagli belde ve köylerdeki ziyaret yerleri ve bunlarla ilgili çesitli inanç ve uygulamalari tanitmak olacaktir. Ancak konunun daha iyi anlasilmasi için ilçenin kisaca tarihi gelisimi hakkinda bilgi vermenin faydali olacagi kanaatindeyiz.

A. IMRANLI’NIN TARIHI GELISIMI VE INANÇ COGRAFYASI
Imranli, Sivas’in kuzeydogusunda olup il merkezine 106 km uzakliktadir. Dogusunda Erzincan iline bagli Refahiye ve Iliç ilçeleri, batisinda Zara, kuzeyinde Susehri, güneyinde ise Divrigi ilçesi bulunur. Ilçenin yüzölçümü 1229 km olup, denizden yüksekligi 1600 metredir.
    Ilçeye tarih açisindan baktigimiz zaman, yapilan arastirmalar bize, Imranli ve çevresinin tarihi süreç içerisinde Hitit, Pers, Iskender, Roma ve Bizans Imparatorluklarinin hakimiyeti altinda kaldigini göstermektedir. Yine tarihi kaynaklarda, Bölgenin zaman zaman Müslüman Araplarin da eline geçtigi ve Malazgirt savasi sonrasinda Bizanslilar ile yapilan bir anlasma geregince, Kizilirmak yayinin disinda kalan yerlerin, adi geçen irmagin dogusu ile beraber bu bölgenin Türk idaresi altina girdigi kaydedilmektedir. Imranli ve çevresinde, 1075 yilinda Danismentli, 1174 yilinda Selçuklular, 1243 Kösedag savasindan sonra Mogollar, 1340’li yillarda Eratna Beyligi, 1381-1398 yillari arasinda Kadi Burhaneddin ve daha sonra da Osmanlilar hüküm sürmüstür. 1877’de yapilan Osmanli-Rus savasina kadar küçük bir köy hüviyetinde olan bölgede, az sayida insanin yasadigi anlasilmaktadir. Bu savas sonrasi, dogu illerim izin Rus ve Ermeniler tarafindan isgal edilmesiyle, Kars’tan ve Sarikamis’tan göç eden vatandaslari, devlet belirli bölgelerde iskan ettiginden, göç eden insanlarin bir kisminin da toplu olarak Imranli’ya yerlestirildikleri belirtilmektedir. O zaman Çit Bucagi diye bilinen bölgeye, II. Abdulhamit döneminde gelip yerlesildigi için, Hamidâbad denmeye baslanmistir. Burasi daha önce Zara’ya bagli bir köy konumunda iken, 1900 yilinda bucak olmustur. 1911 yilinda Zara kazasina bagli bir nahiye haline getirilen “Hamidâbad”in ismi, Ümraniye olarak degistirilmis, 1948 yilinda ise Zara ilçesinden ayrilarak Imranli ismiyle Sivas’a bagli bir ilçe haline getirilmistir. Ilçe, 1 belediye, 1 bucak, 8 mahalle, ve 102 köyden olusmakta olup toplam nüfusu 13.961’dir. Bunun 7.396’si ilçe merkezinde, 6.565’i köylerde yasamaktadir. İlçeye inanç Cografyasi itibariyle baktigimizda, nüfusunun tamaminin Müslüman oldugunu söylemek mümkündür. Ilçede Safi mezhebine mensup kimsenin olmadigi tespit edilmistir. Sünni olanlarin hepsi Hanefi’dir. Ilçeye bagli 102 köyden 90’inda Aleviler, 10’unda Sünniler, 2’inde Aleviler ile Sünniler birlikte yasamaktadirlar. İlçe merkezinde nüfusun çogunlugunu Sünniler olusturmaktadir. Alevilerin ilçe merkezindeki nüfusu ise yaklasik 1700 ile 2000 kisi arasinda tahmin edilmektedir. Bunlar da agirlikli olarak Karsiyaka, Yeni mahalle, Kizilirmak ve Karatekin mahallelerinde yasamaktadirlar. Bunlarin disinda az da olsa diger mahallelerde de yasayanlar vardir.

Alevi köylerini ve nüfuslarini su sekilde siralayabiliriz: Karacaören Nahiyesi (178), Akçakale (19), Akkaya (30), Aksu (Haliller) (57), Alacahaci (40), Altinca (Cefolar) (45), Arik (108), Asagibogaz (Asagigirik) (109), Asagiçulha (159),Asagiseyhli (Türksihli) (0), Atlica (Agizgir) (35), Avsar (40), Aydin (Kürtyenice) (38), Aydogan (Örenik) (62), Bahadun (Sariçubuk) (75), Bagyazi (Bandira) (47), Bardakli (Harami) (16), Baslica (Perikan) (60), Becek (55), Begendik (Yazihacey) (34), Boganak (53), Bogazören (Bogazveran) (95), Borular (220), Bulgurluk (Karlas) (36), Celaldami (14), Cerit (136), Çaliyurt (100), Çandir (2), Dagyurdu (Mistolar) (280), Dariseki (23), Delice (336), Demirtas (Hasköy) (100), Dereköy (32), Dogançal (Yazifatey) (36), Ekincik (Kagnut) (20), Erdemsah (14), Eskikapimahmut (155),Eskikeslik (72), S.Gelenli (15), Gökdere (49), Gökçebel (165), Görünmezkale (28) Kabaktepe (3), Kapikaya (90), Kapimahmut (79), Karacahisar (46), Karaçayir (70), Karahüseyin (13), Karapinar (20), Karlik (65, Karatas (130), Kasaplar (46), Kavalcik
(Köndül) (4), Kemerli (Kemreli) (14), Kerimoglu (28), Kevenli (48), Kiliçköy (68), Kizilmezra (21), Kiziltepe (74), Koçgedigi (Gilicek) (27), Koruköy (Gencolar) (58),Koyunkaya (77), Körabbas (0), Kuzköy (30), Maden (273), Merkez Kiliçlar (29),Ortakdaracik (22), Ortaköy (105), Sandal (21), Sinek (22), Sögütlü (22), Süvariler(58), Tasdelen (Kusura) (14), Taslica (Tarbasaraplar) (31), Toklucak (paççi) (36), Topallar (8), Toptas (Kürtsihli) (110), Tuzözü (21), Türkyenice (Akoluk) (14),Uzuntemür (63), Yakayeri (Hindolar) (10), Yapraklipinar (Balolar) (5), Yaylacik(Yazifidey) (46), Yazikavak (Kucurlar) (62), Yazili (Kürt Kömüslük) (21), YenikentKöyü (15), Yukaribogaz (Yukarigirik) (28), Yukariçulha (186), Yünören (Kasli-Cogi) (30), Yoncabayir (101).

Alevilerin yasadigi Asagiseyhli, ve Körabbas köyleri göç nedeniyle tamamen bosalmis, Yapraklipinar, Yakayeri, Topallar, Kabaktepe ve Çandir köylerinin her birindeki nüfus 10’un altina inmis olup bosalmak üzeredir..
Sünni köyleri ve nüfuslarini da su sekilde siralayabiliriz: Ardiçalan (Göleris) (81), Bahtiyar (Yagmuralan) (89), Çukuryurt (121), Gelintarla (Hoymeyik) (77), Güven (Mati) (23), Karabogaz (157), Refik (15), Türkkeslik (516), Uyanik (Bapsu-Çay Köy)(250), Yeniköy (92).

Ilçeye bagli Pirdede (51) ve Eskidere (20) köylerinde Aleviler ile Sünniler birlikte yasamaktadirlar. “Eskidere” köyü, bir Alevi köyüdür, ancak bu köye bagli “Alanyurt” mezrasi Sünnidir. Bu verilere göre, ilçede yasayan toplam 13.961 kisinin yaklasik olarak 7.300’nü (% 52.2) Aleviler, 6.650 kadarini da (% 47.8) Sünniler olusturmaktadir.


B- ZIYARET YERLERI
Anadolu’nun Türklesmesi ve Islamlasmasinda büyük öneme sahip olan Alperenler ve gazi-veliler, bu bölgeleri sadece fethetmekle kalmamislar, ayni zamanda vatanlastirarak yurt haline getirmislerdir. Imranli toponimisi incelendigi zaman, bunun en çarpici örneklerini görmek mümkündür. Anadolu insani, bu bölgeyi kendilerine vatan yapan insanlari ebedîlestirmek ve yasadiklari hayati onlarla paylasmak istemis, böylece bir yandan bölgedeki agaç,
kaya, magara...vb unsurlara bir takim kutsalliklar atfederek tasi ve topragi ile vatani kutsallastirma yoluna giderken, diger yandan bu vatanin asil sahipleri olarak düsünülen ve bir çogu yüce dag basinda mekan tutmus kisiler olarak tahayyül edilen bu Alperenlere birer makam tahsis etmis, bu yerleri de ziyaret ederek onlara karsi  olan vefa borçlarini yerine getirmeye çalismislardir. Iste makalemizin asil konusunu ziyaret yeri olarak niteledigimiz bu kutsallik atfedilen mekanlar olusturmaktadir. Bu kisa giristen sonra, ziyaret, adak, dede, baba, seyh, eren, evliya, yatir ve türbe...vb adlarla anilan bu ziyaret yerleri ile onlara belli inanç, efsane ve kerametlerin atfedilmesi ve çesitli dilek ve isteklerle onlarin ziyaret edilmesi olayini, inceleme alanimiz olan Imranli ve çevresinde yaygin olarak görmek mümkündür.

1- Ali Baba
Burasi, Ilçeye bagli Karacaören nahiyesinin güneydogusunda yer alan bir tepenin üzerinde yer almaktadir.Ziyaret yeri olarak kabul edilen bu yerde ulu bir çinar ve 8-10 metre kadar asagisinda da bir mezar bulunmaktadir. Günümüzde Ali Baba deyince bu agaç akla gelmektedir. Kimilerine göre kutsal olan agaç, kimilerine göre de kutsiyet agaçta degil, agacin yakininda yatan ermis kiside yani Ali Baba'dadir. Ancak Ali Baba agacin ismi olmustur. Anlatildigina göre buraya yakin çevre köylerden birinde görev yapan bir ögretmen, insanlarin Ali Baba ile ilgili anlattiklarini ciddiye almayip gülerek alay eder ve köylülerin bu kutsal çinarin dibinde Ali Babanin yattigini söylemelerine inanmaz. Hatta bir gün o çevrede yasayan insanlari bu düsüncelerinden vazgeçirmek için adi geçen ziyaret yerine gider ve ulu agacin dibine büyük abdestini yapar. Bunun üzerine kisa bir süre sonra ögretmenin agzi egilir. Ögretmen yanlis yaptigini anlar. Agacin bulundugu yere gider ve Ali Baba’nin maneviyatindan af dileyerek tövbe edince agzi düzelir.Köylüler arasinda anlatilan bu tip efsanelerin zamanla buranin kutsiyetini artirdigi belirtilmektedir. Ali Baba’nin ziyaret edilme nedenlerini su sekilde siralayabiliriz: -Burasi, genel olarak daha önceden adanan kurbanlarin kesildigi bir yer olarak bilinmektedir. Kesilen adak kurbaninin eti, buraya gelenlerle birlikte yenir ya da kurbani kesen sahis, kendi köylerinde bulunan yakinlarina dagitmak üzere yaninda köye götürür.
-Burayi ziyarete gelenler, ziyaret esnasinda dualar okuyup dilek tutarlar. Ziyaretçilerin, dileklerinin gerçeklesmesi için Ali Baba agacinin dallarina ip ve çaput bagladiklari, bolluk ve bereket getirmesi için agacin kavuguna para attiklari görülür. Buraya gelen ziyaretçilerin, bir sükür ifadesi olarak adi geçen agacin dibinden toprak alip yedikleri, ayrica bunu sifa, bereket, basari ve mutluluk getirmesi için de yapanlarin bulundugu belirtilmektedir. Evlenecek çaga gelen kiz ve oglanlar tarafindan ziyaret edilir. Ziyaretçiler, burada bulunan dilek tasina, ellerindeki taslari tutturmaya çalisirlar. Tasi tutturanlarin kismetinin açik olduguna, tutturamayanlarin da evlenme zamaninin hala gelmedigine inanilir.

2- Ahmet Dede Suyu
Ahmet Dede suyu, Boganak köyü girisinde sol tarafta yer alir. Anlatildigina göre, su anda suyun aktigi yer, Ahmet Dede diye bilinen zatin mezarinin bulundugu yerdir. Mezarin, defineciler tarafindan altin aramak amaciyla söküldügü belirtilmektedir. Su anda bahsedilen yerde sadece Ahmet Dedenin Suyu vardir. Köylüler Ahmet Dede’nin kimligi konusunda detayli bilgiye sahip degiller. Bilinen bu sahsin ermis birisi oldugudur. Edindigimiz bilgiye göre, eskiden buranin ziyaretçisi daha fazla imis. Eskiler, Ahmet Dede suyunu sifa niyetiyle içerlermis. Havalar kurak gittigi ve yagmur yagmadigi zaman, halk buraya gelir, Ahmet Dede’nin mezarinin basinda yagmur duasi yaparlar ve bereket getirmesi için suya para atarlarmis. Günümüzde suya para atma adetinin disinda digerleri uygulanmamaktadir. Anlatildigina göre, bugün bu ziyaret yerine çocuk sahibi olmak isteyen kadinlar giderek suya bir yumurta atip o sudan içerler ve bu sekilde çocuklarinin olacagina inanirlar. Ayrica sik sik düsük yapan kadinlarin da buraya gelerek sifa amaciyla bu sudan içtiklerinden bahsedilmektedir.

3- At Ayagi
Bahtiyar köyü sinirlari içindedir. Bahtiyar köyünden Erdemsah’a giderken köyün kuzey batisindaki tepenin etegindeki kayadir. Kayanin üzerinde bulunan izlerin Hizir’in atina ait olduguna inanilmaktadir. Burasinin basta düsük yapan kadinlar olmak üzere çesitli istek ve arzulari olanlar tarafindan da ziyaret edildigi anlatilmaktadir. Burayi ziyarete gelenlerin dua ettikleri, dilek tuttuklari ve ziyaret kayasinin yaninda bulunan karamuk çalisina ip ve çaput bagladiklari anlatilmaktadir. Ziyaretçiler arasinda burada tavuk ve horoz kesenlere de rastlandigi nakledilmektedir.

4- Cogi Baba
Avsar Köyü sinirlari içinde yer alan Cogi Baba Türbesi, konum itibariyle köyün güney batisinda bulunur. Türbe içinde Cogi Baba’ya ait oldugu belirtilen bir mezar vardir. Ayrica türbe içerisinde duvarda asilmis bir Kuran-i Kerim, On Iki Imama ve Hz. Ali'ye ait oldugu söylenen resimler bulunmaktadir. Edindigimiz bilgiler ve gözlemlerimiz, türbenin çevrede herkes tarafindan bilindigi ve yogun bir ziyaretçi akinina ugradigini göstermektedir. Cogi Baba'nın hayati hakkinda o çevredeki insanlarin anlattiklarindan baska kesin bir bilgiye ulasmamiz mümkün olmadi. Bölgedeki insanlarin anlattiklarina göre, Cog Baba ya da Cuva Baba diye de bilinen Cogi Baba, Horasan erenlerinden ayni zamanda Battal Gazi'nin askerlerinden olan kahraman bir erdir. Burada Ermenilerle yapilan bir savasta sehit olduguna ve bugünkü türbenin bulundugu yere gömüldügüne inanilmaktadir. Ayrica Cogi Baba’nin, Abbasiler zamaninda yasanan fetih hareketleri sebebiyle bu bölgeye gelip burada sehit oldugunu söyleyenler de vardir. Cogi Baba’nin, Zara’nin manevi mimari ve koruyucusu olarak kabul edilen  Seyh Merzubân Veli hazretleri gibi Sülâle-i Resul’den oldugu seklinde de rivayetler vardir. Zira Osmanlilar döneminde Seyyid olanlara, sancak verilmesi âdettendi. Bu nedenle Osmanli Devleti, Cogi Baba’nin torunlarina, ellerindeki secereye binaen sancak verdigi ancak söz konusu sancagin daha sonra Sarkisla'nin Agcakisla bucagina bagli Alaman köyüne götürüldügü ve su anda elde mevcut olmadigi anlasilmaktadir. Anlatildigina göre önceleri burasi sadece bir mezar halinde imis. Daha sonra mezarin üzeri insa edilerek türbe haline getirilmis. Türbenin çevresi temiz ve  düzenlidir. Buraya gelen ziyaretçilerin kurban kesebilecegi bir alan, onun yaninda da oturup yemek yenebilecek sekilde düzenlenmis üstü kapali bir oturma yeri vardir. Cogi Baba’ya bagliligi ile bilinen bir kadinin türbe ile ilgili hizmetleri yürüttügü verilen
bilgiler arasindadir. Cogi Baba’yi, Imranli’ya bagli köylerin yani sira Zara‘ya bagli olup da o bölgeye yakin olan köylerin de ziyaret ettigi anlasilmaktadir. Buraya gelen ziyaretçilerin ziyaret nedenlerini su sekilde siralamamiz mümkündür: 
-Çocugu olmayan ya da düsük yapan kadinlar, Cogi Baba'yi ziyaret ederek Allah'tan bir çocuk vermesini dilerler. Bu dileklerinin kabul olmasi için de türbenin duvarina, penceresine veya orada bulunan agaca yanlarinda getirdikleri (bir çocugun elbisesinden alinan) bir parça çaputu baglarlar. Ayrica ziyaretin duvarina tas yapistirmaya çalisanlar da olur. Sayet tas duvara yapisirsa kadinin çocugu olacagina inanilir. Çevre köylerde söyle yaygin bir inancin varligi göze çarpmaktadir: Çocugu olmayan ya da düsük yapan her hangi bir kadin, bu türbeyi ziyaret eder, adak adar ve sonra çocugu olur da adagini yerine getirmezse, dogan çocugu ölür. Bu nedenle bu durumlarda adak hemen yerine getirilir ve fakirlere dagitilir.
-Sara hastaligi olanlar ile felçli hastalar sifa niyetiyle buraya getirilirler. Köylülerin söyledigine göre, bu sekilde getirilen hastalarin çogu, Allah'in izni, Cogi Baba'nin himmetiyle sifa bulurlar.
-Evlenemeyenler ve kismetinin kapali olduguna inananlar, Cogi Baba’ya gelerek dua edip adakta bulunurlar. Türbenin demirden yapilmis penceresinin parmakliklari, farkli amaçlarla buraya gelen ziyaretçiler tarafindan baglanan ip ve çaputlarla doludur.

5- Cogi Baba Çesmesi
Yünören ile Avsar köyleri arasinda bulunan yol üzerindedir. O bölgede  yasayan insanlarin inancina göre Cogi Baba bu sudan abdest almistir. Bundan dolayi bu su, Cogi Baba’nin ismiyle anilir. Cogi Baba’nin türbesini ziyaret edenler çogunlukla bu çesmeye de ugrayip sifa amaciyla bu sudan içtikleri ve yanlarinda  getirdikleri kaplari doldurup evlerine götürdükleri ve hastalara içirdikleri anlatilmaktadir. Ayrica bu çesmenin suyundan büyük sehirlerde yasayan akraba ve yakinlarina da gönderenlerin de varligindan söz edilmektedir. Bazi köylülere göre, her yil hac mevsimi geldigi zaman haci adaylari niyet edip yola çiktiklarinda bu çesmenin suyu çekilir. Hacilar, hac ibadetlerini tamamlayarak memleketlerine dönmeye basladigi zaman tekrar akmaya baslar. Onlar, Cogi Baba Suyu’nun hacilarla beraber Kabe’ye giderek orada zemzem suyuna karistigina, haccin tamamlanmasiyla da yine hacilarla beraber asil yerine döndügüne inanmaktadirlar. Baska bir söylentiye göre ise Cogi Baba Suyunun, üç aylarin girmesiyle kizila dönüp kan rengini aldigi seklindedir. Genellikle çocugu olmayan ya da düsük yapan kadinlar, Cogi Baba'yi ziyaret eder ve Allah'tan bir çocugunun olmasini ister. Bu dileginin kabul olmasi için de ziyaretin duvarina, penceresine veya oradaki agaca yaninda getirdigi, bir çocugun elbisesinden alinan bir parça çaputu baglar. Daha sonra Yünören'e gidip, Cogi Baba çesmesinden su doldurur. Bu suyun birazini içer, kalan kismini da banyo yapacagi suya katar. Bu su ile de banyo yaparak varsa hastaliklardan sifa bulacagina, günahlardan temizlenecegine inanir. Ayrica vücudunun her hangi bir yerinde agri hisseden bir kisinin Cogi Baba çesmesinden alinan suyu agriyan yerine sürdügünde sifa bulacagi seklinde söylentiler vardir.

6- Dur Ali Baba
Bulundugu çevrede Kara Ali Baba diye de bilinen Dur Ali Baba Türbesi, Asagi Seyhli köyünün kuzey tarafinda bir tepe üzerindedir. Türbenin içerisinde Dur Ali Baba’nin mezarinin disinda hiç bir sey yoktur. Ali Baba’nin kimligi konusunda köylülerin anlattiklarinin disinda yazili her hangi bir belge yoktur. O çevrede bulunan köylüler, Ali Baba’yi keramet ehli ermis birisi olarak bilirler. Onun hakkinda anlatilan çesitli efsaneler vardir. Anlatildigina göre, bir tarihte Osmanli ordusu sefere giderken bu bölgede konaklar. Ali Baba, kendi arazisinde konaklayan orduyu elinden geldigi ölçüde agirlayip yedirir, içirir. Bu durumdan haberdar olan ordunun kumandani, bu misafirperver ve bir o kadar da cömert olan bu sahisla tanismak ister ve yanina çagirtir. Konusurlarken komutan Ali Baba’dan bir keramet göstermesini ister. Hâl ehli olarak bilinen Ali Baba, komutanin bu arzusunu yerine getirmek üzere huzurdan ayrilir. Herkesin gözleri önünde, bir agaci köküyle beraber söküp havaya kaldiracagi sirada pasa "Dur! Ali Baba! "diye bagirir. O günden sonra çevrede Ali Baba'ya, Dur Ali Baba demeye baslarlar. Anlatilan baska bir rivayete göre de Dur Ali Baba, bir kumandandir. Öldükten sonra esyalariyla beraber kilici ocakzadelerin evinde saklanir. Bunu ögrenen Hamo adli bir eskiya, Dur Ali Baba'nin kilicina sahip olmak ister. Bir gece gizlice kilicin saklandigi eve girer ve kilici bulup alir. Evden çikmak istedigi zaman kapiyi bir türlü bulamaz. Kilici aldigi yere koyar ve kapiyi bulur. Kilici almayi ikinci defa dener ve evden çikmak ister. Kapiyi yine bulamaz. Bunu üçüncü defa  tekrarladiginda ayni seylerle karsilasinca, kilicin Dur Ali Baba tarafindan korundugunu, dolayisiyla kilici alarak evden çikamayacagini anlar. Kilici almadan evden çikip gider. Yaptigi yanlistan dönen Hamo, eskiyaligi birakarak tövbe eder. Elde ettigimiz bilgilere göre, 1974 yilinda Kibris Baris Harekatinin  baslamasiyla, Dur Ali Baba’nin kilici kaybolur. Köylülerin inancina göre, Dur Ali Baba manen gelip kilicini alarak Kibris’ta savasa katilir. Kaybolan kiliç, savasin bitmesiyle tekrar eski oldugu yere döner. Döndügünde kiliçta çatlak oldugu görülür. Dur Ali
Baba’ya ait oldugu söylenen kilicin Asagi Seyhli Köyünde oldugu söylenmektedir. Kilicin bulundugu evin eskiden ocak oldugu ve su anda bu evde ocak aileden kimsenin yasamadigi belirtiliyor. Cogi Baba gibi Dur Ali Baba türbesi de o çevrede herkes tarafindan bilinmekte ve ziyaret edilmektedir. Ziyaretçilerin çogunlugunu; felçli hastalar, sarasi olanlar, göz agrisi çekenler teskil ederler. Bunlarin haricinde Dur Ali Baba’nin maneviyatindan istifade etmek isteyen ziyaretçiler de vardir. Gelen ziyaretçiler maddi durumlarina göre, ziyarete elleri bos gelmemeye çalisirlar. Burada koç, keçi, tavuk ve horoz gibi kurbanlarin kesildigi nakledilmektedir. Bütün bunlarin disinda Dur Ali Baba'yi ziyaret edenler arasinda psikolojik rahatsizligi bulunanlar, geç konusan çocuklar, çocugu olmayanlar kadinlar ve kiz çocugu olup da oglan çocugu olmasini isteyenlerin oldugunu söyleyenler de vardir.

7- Evliya Pinari
Türkkeslik köyünün kuzey dogusunda olup köyden yaklasik olarak 3 km. uzakta bulunan tepenin üzerindeki su, çevredeki köylüler tarafindan Evliya Pinari diye isimlendirilmektedir. Pinarin aktigi yerde bir mezar vardir. Köylüler bu mezarin bir sehide ait olduguna inanmaktadirlar. Insanlar arasinda suyun aktigi yerde baska yatirlarinda olabilecegine dair söylentiler vardir. Han Köyü sakinlerinden aldigimiz bilgilere göre, 93 harbi diye bilinen 1877-78 Osmanli-Rus Harbi sirasinda, Evliya Pinari’nin oldugu tepeden rahmet toplarinin ateslendigi görülmüstür. Evliya Pinari’nin genellikle Türkkeslik, Han Köyü ve Karabogaz köylüleri tarafindan ziyaret edildigi ve bu pinardan alinan suyun kasinti, egzama ve mantar gibi çesitli cilt hastaliklarina iyi geldigi bize verilen bilgiler arasindadir.

8- Geley Tepesi ve Gürlan Baba
Kele Tepesi Ziyareti olarak da bilinen Geley Tepesi Ziyareti, Karacaören ile Cerit arasinda yer almaktadir. Konum olarak Karacaören'e giriste sag tarafta ve Gürlan Baba ziyaretinin karsisindadir Bir tepe üzerinde olan bu ziyaret, bir agaçtan  ibarettir. Su anda kurumus vaziyette bulunan agaç, önceki yillarda yikilmis ve daha sonra gelen ziyaretçiler tarafindan tekrar oldugu yere dikilmistir. Buranin özellikle yaz aylarinda ziyaretçisinin oldugu belirtilmektedir. Buraya gelen ziyaretçiler, dilek tutup ip baglarlar ve bu sekilde istedikleri seye kavusacaklarina inanirlar. Karacaören’nin güneydogusundaki bir tepenin üzerinde (Geley Tepe’sinin karsi tarafinda) yer alan ve Hircibil diye de bilinen Gürlan Baba ziyareti de vardir. Gürlan Baba’nin mezarinin da çok sik olmamakla beraber ziyaret edildigi belirtilmektedir. Karacaören nahiyesinde bulunan bir baska ziyaret de Karacaören'den bakildigi zaman Ali Baba Ziyareti’nin bulundugu dagin sag tarafinda kalan tepenin üzerindeki Tek Mezar Ziyareti dir. Buradaki mezarin bir askere ait oldugu söylenmektedir. Bir rivayete göre de bu tepede, burada savasirken sehit olan yedi kahraman asker yatmaktadir. Ali Baba ve Gürlan baba’yi ziyaret edenlerin Tek  Mezar ziyareti’ne de ugradiklari verilen bilgiler arasindadir. Anlatildigina göre, Gürlan Baba ve Tek Mezar Ziyaretini genellikle eklem agrisina yakalananlar ile evlenecek yasa gelmis kiz ve erkeklerin ya evlenmeden önce ya da evlendikten sonra burayi ziyaret ederek dilek tutup adak adadiklari ve dileklerinin gerçeklesmesi halinde tekrar burayi ziyaret ederek adak kurbani kestikleri anlatilmaktadir.

9- Hizir’in Tasi ve Hizir’in Çesmesi
Altinca köyü sinirlari içinde yer alip köyün kuzeydogusunda bulunan Sah Tepesi üzerinde köylülerin Hizir ile irtibatlandirdiklari iki tane ziyaret yeri bulunmaktadir. Hizir Tasi: Hizir’in tasi diye bilinir. Hizir’in çesmesinin yanindadir. Burasi, Sah Tepesi’nin kuzeydogusunda zirveye yakin bir yerdedir. Köylülerden aldigimiz bilgilere göre, Hizir (as) burada konakladiginda, saha kalkan ati nallarini kayaya vurunca, atin ayak izleri kayaya çikar. Hizir'in atinin ayak izlerini üzerinde tasidigindan dolayi, köylüler bu tasi kutsal kabul etmisler ve ondan medet ummaya  baslamislardir. Bu tasi dilek tasi olarak gören bu insanlar, burayi ziyaretleri esnasinda ellerine aldiklari taslari Hizir’in Tasi’na tutturduklari zaman istedikleri seye kavusacaklarina inanmaktadirlar. Ayrica bu çevrede çocugu olmayan veya düsük yapan kadinlarin da burayi ziyaret ettikleri belirtilmektedir. Hizir Çesmesi: Hizir’in Çesmesi diye bilinen bu ziyaret yeri, ayni yerde yani sah tepesinin kuzeydogusunda, Hizir Tasi’nin yanindadir. Köylülerden aldigimiz bilgilere göre, Hizir, atini sulamak için burada konaklamis ve atini suladiktan sonra yoluna devam edip gitmistir. Burada yasayan insanlar,bu sudan içmenin insanlara sifa ve mutluluk getirdigine inanmaktadirlar. Onlara göre bu su, dermansiz dertlere devadir. O nedenle insanlar, sevdikleri kisilerle buraya gelip adi geçen çesmenin
suyundan içerler. Içilen suyun insana saglik ve mutluluk getirecegine inanirlar. Bu çesmenin ziyaret edilme nedenleri arasinda, Insanlarin çesitli sikinti ve ihtiyaçlari esnasinda bu çesmeye gelip burayi ziyaret ederek kurbanlar kesmelerini, sonrasinda da dua ve niyazda bulunmalarini belirtebiliriz. Buraya gelenler, dilek ve arzularini bildirerek Hizir (a.s)'in manevi sahsiyetiyle Allah'tan yardim isterler. Burada dilek tutup Hizir’in tasina çaput baglarlar. Köylüler, eskiden buraya yagmur duasi için de gidildigini belirtmektedirler.

10- Hizir Suyu
Rivayete göre, Ardiçalan köyüne bagli olan Yesilova (eski adi: Birestik)  mezrasinda Sehsüvarogullarindan Mahmut Beyin bir konagi varmis. Konak, Ardiçalan köyünün kuzeyindeki tepenin eteginde imis. Anlatildigina göre, Mahmut Bey’in beyligi zamaninda, Birestik’teki konaginda misafirleriyle yemek yerken kapiya bir atli gelir. Mahmut Bey, atliyi sofraya buyur eder ve hizmetçisine de ati yemlemesini söyler. Hizmetçi kendisine söyleneni yaptiktan bir süre sonra atin önüne koydugu yemin at yedikçe arttigini fark eder. Diger taraftan, misafirlerle birlikte yemek yiyen atli, aniden yerinden kalkip ‘Sehsüvaroglu Hüseyin Bey su anda çok darda ona yardim etmem gerekir’ diyerek izin ister ve atina atlayip oradan ayrilir. Çevredekiler bu sahsin Hizir olduguna inanirlar. O andan itibaren onun suyundan içtigi çesmenin önemi artar ve kutsal görülmeye baslanir. Bölge insani tarafindan Çorakdere Suyu diye de bilinen Hizir Suyu’ndan içilme nedenlerini su sekilde siralamamiz mümkündür:  -Onlara göre bu su, çesitli hastaliklar için sifadir.-Hamile bir bayan dogumunun kolay olmasi için banyo yaptigi suya bu sudan katarak yikanir. -Yeni dogan çocuklar, iyi huylu olsun diye buradan getirilen su ile yikanir. -Ardiçalan ve Gelintarla köylülerinden cilt hastaliklari, özellikle de egzama için bu suya gidildigi, bu suda banyo yapildigi, suyun kaynadigi yerde yetisen igde agacina çaput baglandigi, dilek tutuldugu ve buradan alinan çam urun yaranin oldugu yere sürüldügü anlatilmaktadir. Bütün bunlar, sifa niyetiyle yapilmaktadir.

11- Haydar Baba Ziyareti
Köylülerden aldigimiz bilgilere göre, Haydar Baba Karatas köyünün kurucusudur. Dedelerinin Türkmenistan’dan gelerek Tunceli’nin Ovacik Ilçesine yerlestigi, bir müddet kaldiktan sonra oradan ayrilarak Erzincan’in Refahiye ilçesinde ikâmet ettigi ve en sonunda ailesiyle birlikte yaklasik üç asir önce Karatas’a gelip yerlestigi anlatilmaktadir. Inanca göre, Haydar Baba, Horasan erenlerinden birisi olup bu bölgede irsat görevini yerine getirirken sehit düsmüstür. Haydar Baba ziyareti, Karatas köyü sinirlari içinde yer almaktadir. Köyün mezarligindan kuzeybati istikametine dogru yaklasik 2 km. uzakliktaki tepenin üzerindedir. Köyden konustugumuz bazi yaslilar, bu tepe üzerinde daha önceleri bir yatirin varligindan ve insanlarin Persembe günleri burayi ziyaret edip kurban kestiklerinden bahsetseler de su anda mezar bulunmamaktadir. Sadece Düldülün Ayagi adli bir tas ile birkaç tane ardiç agaci vardir. Ancak burayi ziyaret etme ve zaman zaman ziyaretçilerin burada kurban kesme adeti devam etmektedir. Burayi ziyarete gelenler, Düldülün Ayagi adli tasa üzerindeki izden dolayi hürmet gösterirler. Burasi daha çok çocugu olmayan kadinlar, felçli hastalar, uyku problemi olanlar ve yolculuga çikacak kisiler tarafindan ziyaret edilir. Anlatildigina göre, bir defasinda burada bulunan ardiç agaçlarindan birine yildirim düser ve agaç belinden kirilarak egilip köprü vaziyetini alir. Günümüzde ise, buraya gelen ziyaretçiler köprü vaziyetini alan bu agacin altindan dilek tutup geçmeye çalisirlar. Geçebilenler dileklerinin kabul olacagina inanirlar. Ayrica adi geçen agaca çaput baglayanlar ile düldülün ayagindaki at ayagi izini öpenlerin de oldugundan bahsedenler vardir.

12- Haci Necmeddin Efendi
Haci Necmeddin Efendi’nin kabri, ilçenin kuzeyinde yer alan Ilçe mezarligindadir. O, Imranlilar için kerâmet ehli ve manevî degeri yüksek olan bir zattir. Haci Necmeddin Efendi, Sait Baba’nin son zamanlarinda yasamis ve ondan
feyiz almis birisi olarak bilinir. Onun velî ve kerâmet sahibi birisi olduguna dair çesitli olaylardan bahsedilmektedir. Onunla ilgili anlatilanlardan bir tanesini aktaralim: "Imranli Ilçesi Kizilirmagin iki yakasinda kalir. Halkin iki yaka arasinda ulasim güçlügü çektigini gören Haci Necmeddin Efendi, çevresindekilerin de görüslerini alarak bir köprü insa ettirmek üzere çalismaya baslar. Bu konuda kendilerine yardimci olmasi için, Ismail
Efendinin dedesine gider ve köprü yapiminda kullanilmak üzere, ondan kendisinde bulunan tomruklarini ister. Ismail Efendinin dedesi tomruklarini köprü için vermeye yanasmaz. Bunun üzerine Haci Necmeddin Efendi, bir sey söylemeden oradan ayrilir. O gece Ismail efendinin dedesi rüyasinda babasini görür. Babasi, ’Oglum! Haci Necmeddin Efendi’min istedigi tomruklari neden vermiyorsun’ diye oglunu azarlar, hatta döver. O telasla yatagindan firlayan Ismail Efendinin dedesi, vakit kaybetmeksizin öküzleri kosup tomruklari kagniya yükleyerek köprünün yapilacagi yere birakir. Daha sonra da sabah namazini kilmak için camiye gider. Haci Necmeddin Efendi de camidedir. Namaz sonrasi, Ismail efendinin dedesi, Haci Necmeddin Efendiye yaklasarak, ‘Istediginiz tomruklari, köprünün yapilacagi yere  biraktim’ der. O da ‘Gece ben de senin gibi babamdan sopa yeseydim, o tomruklari getirirdim” diyerek keramet gösterir. Imranli halkinin, onu daha çok ilçe adina yaptigi hizmetlerle taniyip sevdigini görüyoruz. Halka göre onun en önemli hizmeti, çarsamba günleri kurulan Imranli Pazari’na önderlik etmis olmasidir. Onun bu hizmeti ile ilçede ticaretin canlanmasina katkida bulunduguna inanilmaktadir. Bu zatin kabrini genellikle onun maneviyatindan hisse almak isteyenler ziyaret etmektedirler. Imranli merkezde konustugumuz Sünniler arasinda kabirleri ziyaret edip kabir ehlinden medet ummanin yanlis oldugunu söyleyenlerin yaygin oldugunu görmemize ragmen, Haci Necmeddin Efendi gibi zatlarin kabirlerini sifa ve kurtulus kapisi olarak görenlerin olduguna sahit olduk. Bu ziyaret yerine farkli
sikintilari olanlardan, evlenmek isteyip de evlenemeyenlere kadar çok degisik isteklerle gelinmektedir. Ziyaretçiler, kabirde yatan kisiyi de araci yaparak Allah'tan dualarini kabul etmesini ve dertlerine derman olmasini isterler.

13- Karabogaz Yatiri
Karabogaz Köyü girisinde sol tarafta, köyün güney istikametinde sivri bir tepe vardir. Bu tepenin üzerinde bir mezar kalintisi bulunmaktadir. Bu mezarin kime ait oldugu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadir. Bu konuda soylenen tek rivayet, birinci dünya savasi sirasinda bölgenin savunmasinda kahramanca mücadele ederken sehid olan bir askerin mezari oldugudur. Bu mezari da içine alan bölge, Ziyaret Tepesi Höyügü diye anilmaktadir. Bu yatir, genellikle çocugu olmayan veya durmayan kadinlar ile çesitli sikintilari olanlar tarafindan ziyaret edilir. Ayrica isinin rast gitmesini isteyen kisiler de burayi ziyaret eder. Yatan sehit askerin de himmetiyle, Allah'tan kendilerine yardimci olmasini ve islerini kolaylastirmasini dilerler.

14- Kelo'nun Mezari
Bölge halki tarafindan Kelo lakabiyla bilinen bu sahsin, bir dönem Sögütlü ile Gelenli Köylerini yöneten bir Bey oldugu nakledilmektedir. Yasadigi dönem, kesin olarak tespit edilememektedir. Adi geçen köylerin kurulus tarihlerini de gözönünde bulundurarak yaptigimiz arastirmalara göre, Kelo Aga’nin 1900’lü yillarin baslarinda yasamis olabilecegini söylemek mümkündür. Rivayete göre, bir gün Kelo ve taraftarlari köye dönerken, Alahaci ve
Akçakale köylerinin sinirlarinin birlestigi bir yerde (Su anda Kelo'nun mezarinin bulundugu yerde) baskina ugrayinca kendileri savunmak isterler. Çikan çatisma esnasinda Kelo, agir bir sekilde yaralanir. Ölüm dösegindeyken, yanindakilere Eger bu dertten ölür gidersem, kanimin düstügü yere, benim için bir mezar yapin ve beni oraya gömün seklinde bir vasiyette bulunur. Çok geçmeden ölür. Köylüler, Kelo'nun vasiyetini yerine getirmek için, köylerinden mezar yerine kadar olan ormanlik alanda, kendilerine yol açarak Kelo'nun cenazesini, vasiyet ettigi yere defnederler. Su anda Kelo'nun mezari Karacaören, Akçakale, Cerit yol kavsagindadir. Kelo’nun mezarini onun vasiyetine binaen Sögütlü ve Gelenli köylüleri ziyaret etmektedirler. Onun ölüm yildönümünde kurban keserek etini ihtiyaç sahiplerine dagitmayi kendilerine adet edinmislerdir. Ayrica buraya gelen ziyaretçilerden bazilarinin dilek tuttuklari ve mezar taslari ile parmakliklara çaput ve ip bagladiklari belirtilmektedir.

15- Kizildag Ziyareti
Ortaköy, Kizildag eteklerinde kurulmus bir köydür. Köy sakinlerinden aldigim bilgilere göre, burada yasayan insanlar, yilin belli aylarinda Kizildag’a çikarlar. Köylülerin, Kizildagi, sikinti aninda kendilerine siginacak güvenilir bir yer olarak görmeleri, bu dagi kutsayip onda manevî bir gücün var olduguna inandiklarinin  isaretini vermektedir. Bu köyde yasayanlar, özellikle ilkbahar ve yaz mevsimleri arasinda ve Hizir orucunu tuttuktan sonra, Persembe (Cuma aksami) günü aksami orada olurlar. Kizildagi ziyaret ederek kurbanlarini keserler. Bu sirada oruçlu olan köylüler, kesilen kurbanlarin etiyle oruçlarini açip dua ve niyazdan sonra evlerine dönerler.

16- Kirklar Gedigi (Kizlar Sinisi)
Kizilirmagin dogdugu Kizildag’da ‘Bes gözeler’ adi verilen su kaynaginin yakinlarinda, peri bacalarina benzeyen kayaliklar vardir. Halk buraya kizlar sinisi demektedir.Ayrica burasi halk tarafindan Kirklar Gedigi olarak da bilinir. Bu ziyaret yerinin temelinde önce burada görülüp daha sonra kaybolan kirk kizin efsanesi yer almaktadir. Bölgede yaygin olan inanca göre, kizlar sinisi ziyaretinde tas kesilen, kirk kizin ruhlaridir. Bunlar darda kalan insanlara yardim ederler. Anlatildigina göre, yapilan bir savas esnasinda düsmanlarin baskinina ugrayan Karatas köyünün kizlari, izlerini kaybettirmek için, Kizildag’a siginirlar. Bunlari takip eden düsman askerleri, burada izlerini bulurlar. Düsman eline geçmektense ölmeyi tercih ederler. Allah'a yalvarip el kaldiran kirk kiz, dua ederek Tas kesilelim de düsman eline geçmeyelim derler. Allah, bunlarin dualarini kabul ederek kirk kizi tas keser.Anlatilan baska bir rivayete göre de, “gelin alayi, Kizildag’in yamaçlarindan geçerken eskiyalarin hücumuna ugrar. Eskiyalar yolu keserler. Dügün alayi Kizildag’a dogru tirmanmaya baslar. Gelin eskiyalarin elinden kurtulamayacagini anlayinca Allah’a yalvarir. -Ya onu tas kes, ya beni tas kes...  Dügüncüler Kizildag’in yamaçlarinda tas kesilirler...
Uzaktan bakildigi zaman dagin yamaçlarina yayilmis ve insana benzeyen  irili ufakli kayalar görülür. Hatta gelinin sandigi bile bellidir.” Iste bu sebeple, buraya gelen ziyaretçiler, kizlar sinisinde yapilan dualarin, dilek ve isteklerin Allah tarafindan kabul edilecegine inanmaktadirlar. 

17- Kirik Baba
Mezari, Ekincik (Kagnut) köyüne giderken Molla Kasim çiftligini geçtikten sonra yol üzerinde bir tepede bulunmaktadir. Burada yatan sahsin Kirik Baba oldugu söylenmektedir. Kendisinin zamaninda bir Alevî dedesi oldugu belirtilmektedir. Aldigimiz bilgilere göre Kirik Baba, yasadigi bölgede sevilen, sözüne güvenilen âlim birisidir. Asil ismi Veli’dir. XIX. yüzyilin sonlari ile XX. yüzyilin baslarinda yasadigi ve fakir olmasina ragmen elindeki ekmegini paylasacak kadar cömert oldugu nakledilmektedir. Köylüler arasinda anlatilan bir rivayete göre, bir defasinda Atlica köyünde yasayan eskiyalar Kirik Baba’nin evini soymak isterler. Fakat evde ates yandigini görüp kaçarlar. Kirik Babanin mezarinin çevre köylüler tarafindan ziyaret edildigi ve gelen ziyaretçilerin çogunlugunun sara ve cilt hastalarinin olusturdugu belirtilmektedir. Ayrica yolculuga çikanlar ile kismetinin kapali olduguna inananlarin da burayi ziyaret ettikleri ve imkâni olanlarin kurban kestikleri verilen bilgiler arasindadir.

18- Koruköy Ziyareti
Ziyaret yeri, Imranli’ya 17 km. uzaklikta bulunup eskiden Gencolar diye bilinen Koruköy’dedir. Köyün içerisinde bulunan ve kime ait oldugu bilinmeyen bu ziyaret, köylüler tarafindan türbe haline getirilmistir. Türbede yatan kisinin kimligi ve ne zaman yasadigi konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadir. Türbede aile fertlerine ait baska mezarlar da vardir. Köylüler, söz konusu sahsin bir ocakzâde oldugunu belirtmektedirler. Adi geçen ziyaret yeri, basta bulundugu köy olmak üzere Eski Kapi Mahmut, Eskiköy ve Borular gibi çevre köyler tarafindan ziyaret edilir. Ziyaret için gelenlerin çogunlugunu çocugu olmayan ya da durmayan kadinlar, çocugu olup da sütü gelmeyenler, eklem agrisi bulunanlar ve sara hastalari olusturur. Burasi çevrede özellikle eklem agrilarina iyi gelen bir ziyaret yeri olarak da taninmaktadir.

19- Osman Çavus
Mezari, Türkkeslik köyünün bati tarafinda bulunan mezardadir. Burasinin bu köy sakinleri için önemli bir ziyaret yeri oldugu anlasilmaktadir. Edindigimiz bilgilere göre ve çavus rütbesinden de anlasilacagi üzere o bir askerdir. 93 harbinde savasin kizistigi bir zamanda, savunma amaciyla köyde kalir. Köye baskin yapan düsman askerleri (Rus askerleri), Kuran okurken Osman Çavus’u sehit ederler. Bu insanin mezari o günden beri köylüler tarafindan ziyaret edilmektedir. Köylülere göre Osman Çavus’u ziyaret etmek her türlü derde devadir. Genellikle uyuyamayanlar ile psikolojik rahatsizligi olanlar tarafindan ziyaret edildigi nakledilmektedir. Ayrica herhangi bir sikintisi olanlarin da bu ziyaret yerine giderek dua ettiginden bahsedilm ektedir.

20- Öksürük Tasi
Öksürük tasi diye bilinen bu tas, Ardiçalan (Göleris) köyündedir. Söz konusu tas, yuvarlak olup ortasinda bir insanin geçecegi büyüklükte bir delik bulunmaktadir. Tasin üzeri bir kemer seklini andirmaktadir.Bu tasa, öksürük ve hapsirik gibi rahatsizliklari olan hastalar getirilir. Tasin etrafinda üç, bes, yedi defa döndürülür. Her dönüste hasta olan sahis tasin ortasindan geçirilir. Bu sekilde hastanin sifa bulacagina inanilir.

21- Pir Dede
Mezari, Sivas – Erzincan karayolu üzerinde, Pir Dede köyü yol ayirimina yakin, Erzincan tarafina giderken sol taraftadir. Pir Dede’nin mezari define avcilari tarafindan kazilarak tahrip edilmistir. Ancak ziyaretlerin yine devam ettigi nakledilmektedir. Pir Baba diye de bilinen Pir Dede’nin, O çevredeki Alevi köyleri için önemli bir ziyaret yeri oldugu belirtilmektedir. Muhipleri (sevenleri) tarafindan Pir Baba’nin mezarinin çevresi taslarla çevrilerek belirli hale getirilmistir. Görüstügümüz insanlar, buranin türbe haline getirileceginden bahsettiler. Adi geçen sahsin, bir dede olup Pir Dede köyünün kurucusu oldugu kabul edilmektedir. Bu ziyaret yerini basta agzi egilenler olmak üzere çesitli sikintisi olanlarin ziyaret ettikleri belirtilmektedir. Pir Dede’yi ziyaret edenlerin çesitli uygulamalar yaptiklari, bazilarinin ziyaretleri sirasinda mezarin yani basina küçük bir çukur açarak içini su ile doldurup daha sonra dilek tuttuklari ve konulan suyun kaynamasi halinde, tutulan dilegin kabul oldugu anlamina geldigi nakledilmektedir. Ayrica ziyaretçilerin, dileklerinin kabul edilmesi için mezarin yaninda bulunan oyugun içine para attiklari, mezarin yakininda kaynayan sudan sifa niyetiyle içtikleri ve mezarin çevresindeki agaçlara ip bagladiklari belirtilmektedir. Köylülere göre burada gönülden yapilan dualar kabul olunur.

22- Said Baba
Kabri, Imranli mezarliginin içindedir. Mezarin etrafi çevrili olup bakimsiz bir durumdadir. Mezar tasinin üzerindeki yazidan 1970 yilinda öldügü anlasilmaktadir.Hayati hakkinda herhangi yazili bir bilgi ve belge olmamasina ragmen, Said Baba ile ilgili anlatilan çesitli kerâmetler vardir. Imranli merkezde konustugumuz bazi insanlar, Said Baba'nin herkes tarafindan çok sevilen ve her haliyle insanlara örnek olan büyük bir zât oldugunu belirttiler. Insanlar arasinda ona atfen anlatilan bazi olaylari aktarmaya çalisalim: -Babasiyla beraber hayvancilikla ugrasan Said, 18 yasina geldigi zaman bir gün Zara Pertelli’de yasayan Seyh Yemenî Baba’nin yanina gider. Amaci orada hizarcilik yapmaktir. Birinci günün aksami yatma vakti geldiginde, Yemeni Baba hanimina seslenerek : Hanim! Su hayvanlarin yataklarini ser de yatsinlar der. Bunu duyan Said, o gece Yemeni Baba bize niçin böyle söyledi diye düsünerek sabaha kadar uyuyamaz. Gün agardigi zaman hemen Yemeni Baba’nin yanina giderek Dün yatmadan önce bize niçin böyle söyledin? diye sorar. Yemeni Baba söyle cevap verir: Ögle vakti ezan okundu namaz kilmadiniz, ikindi oldu yine namaz kilmadiniz, aksam oldu eve gelip yemek yediniz ama yine namaz kilmadiniz. Sonra da hiçbir sey olmamis gibi kalkip yatmak istediniz. Peki sorarim size gününüzü Allah'i anmaksizin, ibadet etmeksizin ve hayati sadece yemek, içmek ve uyumaktan ibaret görmeniz, hayvanlik degil de nedir?!... Bu sözler karsisinda Said düsünmeye baslar ve nasil bir yanlis içerisinde oldugunu anlar. Tövbe eder, Allah’tan affini ister ve Seyh Yemeni Baba’nin hizmetine girer. Bir müddet sonra Yemeni Baba’dan izin alarak Imranli’ya döner. Burada geçmiste kilamadigi namazlari da kaza yaparak bir nefis  mücadelesine baslar. Kendisini Allah için hizmete adar. Ikinci defa Seyh Yemeni  Baba’yi ziyarete gittiginde ondan iltifat görür, hatta Yemeni Baba, Said için Said güzel bir çalisma içinde Insallah kisa sürede bizi geçer diye dua eder.-Said Baba’nin Celal isimli torunu, Kore savasina katilir. Savasin kizisip kursunlarin vizir vizir uçustugu bir anda, ihtilam olur. Fakat savas esnasinda boy abdesti almaya imkan bulamaz. O halde savasa devam eder. Bu sirada, üzerine gelen top güllesi, kendi ifadesiyle bes parmakla savrulur. Inanisa göre, Said Baba mezarindan kalkip ruhaniyetiyle torunu Celâl’i korumustur. -Said Baba’nin oglu bir gün babasinin haberi olmadan bir mezar ziyaretine gider. Giderken Said Baba’nin Kizilirmagi yürüyerek geçtigini görür. Said Baba’nin islanmadan geçmesi, onu hayretler içine birakir. Kendisi de ayni sekilde irmagi geçmek ister, fakat islanir. Said Baba’nin Imranli mezarliginda bulunan kabri, basta yakinlari olmak üzere onu taniyan insanlar tarafindan belli zamanlarda ziyaret edilir. Özellikle Ramazan ve kurban bayrami arifesinde Said Baba’nin kabrini ziyaret edip basinda Kur’an okuyan bir çok insan oldugundan bahsedilmektedir.

23- Seyit Ali Dede
Bahadun (Sariçubuk) köyünün mezarligi içinde yer alan Seyit Ali Dede'nin mezari, Seyh Bahattin Bayram Dede türbesinin yakinindadir. Bayram Dede'yi ziyarete gelenler, Seyit Ali Dede'yi de ziyaret ederler. Seyit Ali Dede, Sir-î Sirvan ocagina mensup bir ocak-zade ve dededir. Kendisi Ekrekçimen dogumludur. Hayati çobanlikla geçmis ve bir vesileyle geldigi Bahadun köyünde 1943 yilinda vefat etmistir. Onun vefatindan buyana mezari yöre halki tarafindan ziyaret edilmekte ve dilekler dilenip adaklar adanmaktadir. Yörede Seyit Ali Dede'ye atfen Geyiklerden süt sagmasi, kaynayan kazanin içerisindeki etleri eliyle karistirmasi, ocakta yanan odunu agzina alip söndürmesi ve
delikli bir sepete sagdigi sütün yere dökülmemesi gibi bir çok kerametlerden bahsedilmektedir. Bir rivayete göre, “Seyit Ali Dede’nin geyikleri varmis. Her gün sabahleyin ormana gider, geyikleri sagar, evine helkelerle süt getirirmis. Hanimi da sütlerin nereden geldigini hiç merak etmezmis. Köylüler ise, koyunu ve inegi olmayan Seyit
Ali Dede’nin evine süt getirmesini iyi karsilamazmis. Bir gün Dede’nin hanimina bu sütlerin nereden geldigini sormuslar. Demek ki bizim koyunlarimizi sagiyor, demisler. Kadin aksam olunca suçlamalari Seyit Ali Dede’ye söylemis. Dede de hanimina: -Dagdaki geyikleri sagiyorum. Onlarin sütünü getiriyorum, demis. Fakat hanimi buna inanmamis. Aksam yataga yatinca Dede’nin gömlegini kendi gömlegine dügmelemis. Sabaha dogru Dede yatagindan kalkmis, bir kus gibi demir parmakli pencereden süzülerek gitmis. Kadin, Dedenin pencereden çikip gitmesine hayret etmis... Seyit Ali Dede, sirrini ögrenen hanimina kizmis: -Gözün kör olsun demis. Kadinin gözleri aninda kör olmus. Seyit Ali Dede, ertesi gün sagdigi geyikleri köye getirmis. Koyunlarin sagim yerinde, geyiklerini sagip sagdigi sütleri helkelere doldurmaya baslamis. Köylüler, dedenin kerametini görünce, yaptiklarina pisman olmuslar ve dededen özür dilemisler. Dede, yedi yil daha geyiklerini sagmis. Ölümüne yakin bir zamanda esini yanina çagirmis, tekrar gözlerini açmis. Köylülerden helallik alip Hakk’a yürümüs. Inanisa göre o günden sonra her Cuma aksami dagdan üç geyik iner. Dedenin mezarindaki kurumus otlari ayaklariyla temizleyip ziyaret yerini terk ederlermis. Geyikler diz çöküp dedenin mezarina niyaz ederlermis. Köy sakinleri, bu ziyaret yerinin bulundugu tepeyi ve Seyit Ali Dede’nin  mezarligini, genellikle köy halkinin ziyaret ettigini, burada dua ettiklerini, dilekler dilediklerinin, kabul olmasi için de mezarin parmakliklarina çaput baglayip adak adadiklarini ve bu sekilde yaptiklarinda kabir ehli kisilerin istediklerini gerçeklestirme konusunda kendilerine yardimci olacagina inandiklarini aktarmaktadirlar.

24- Semertepe
Koruköy sinirlari içerisinde ve köyün dogusunda bulunan bir tepedir. Belli mevsimlerde burasinin yemyesil olmasi nedeniyle, ziyaret edenler için bu ziyaret yeri, hayati, canliligi, insanin içindeki yasama sevincini ifade etmektedir. Rivayete göre, Allah dostlarindan bir ermisin yolu bu bölgeye düser. Ziyaret tepesi denilen bölgede otlarin içerisinde hayvaninin semerini kaybeder. Sonra semersiz olarak yoluna devam eder. O gece köyden birisi rüyasinda, semerini
kaybeden kisinin aksakalli birisi oldugunu görür. O sahis kendisini, tepede semerini kaybeden kisi olarak tanitir. Bu civarda yasayanlar, semerini kaybeden ve rüyaya giren kisinin Seyyit Battal Gazi Hazretleri olduguna inanirlar ve bu inanç günümüze kadar da devam eder. Bu nedenle bu ziyaret yerine semertepe ziyareti adi verilmistir. Ziyaret olarak bilinen bu tepede bir agaç, agacin yaninda da bir çesme bulunmaktadir. Söz konusu ziyaret yerinin, o bölgedeki Borular, Koruköy, Altinca, Kiliçlar, ve Delice köyleri tarafindan ziyaret edildigi belirtilmektedir. Ziyaretçiler, Hidrellez ve  Nevruz bayramlarinda ailecek bu tepeye gelirler. Gelirken imkanlari ölçüsünde yanlarinda kurbanlarini, yiyecek ve içeceklerini getirirler. Herkes getirdigi kurbanini kesip onun etiyle beraber getirdikleri yiyecekleri yiyerek sifali olduguna inandiklari çesmeden su içerler. Bolluk ve bereket getirsin düsüncesiyle ziyaret  edilen yere para atarlar. Saglik ve mutluluk getirir inanciyla, ziyaretin topragindan yerler. Genç kizlar, kismetlerinin açilmasi, issizler de is sahibi olabilmeleri için agacin dallarina çaput (ip) baglarlar. Ayrica özellikle Haziran ayinda olmak üzere Hizir-Ilyas orucu tutanlarin tuttuklari oruçlari bu tepede açmayi makbul saydiklari verilen bilgiler arasindadir.

25- Seyh Bahattin Bayram Dede Türbesi
Söz konusu türbe, Bahadun (Sari Çubuk) köyünün kuzeydogu tarafinda bulunan mezarligin içindedir. Türbede yatan Bayram Dede’nin, köyün kurucusu ve ayni zamanda köyün adini veren kisi oldugu kabul edilmektedir. Hakkinda yeterli bilgi elde edilemeyen Seyh Bahattin Bayram Dedenin, Horasan erenlerinden oldugu söyleniyor. Bayram Dedenin mezari, ölümünden yaklasik bir yil sonra mezar kaldirma töreni yapildiktan sonra demir parmakliklarla çevrilmis ve üzeri kubbe seklinde kapatilarak türbe haline getirilmistir. Burasinin, genellikle Bahadun köyü sakinleri tarafindan ziyaret edildigi, köylülerin her türlü dilek ve isteklerinde buraya gelerek Seyh Bahattin Bayram Dede'nin maneviyatindan himmet bekledikleri, özellikle gurbete gidenlerin yolculuklarinin kazasiz-belasiz geçmesi için mutlaka burayi ziyaret ettikleri, yolculuk dönüsünde de köye sag-salim ulasmalarindan dolayi, bir sükür ifadesi olarak tekrar buraya ugradiklari verilen bilgiler arasindadir. Ayrica bunlara ilaveten derdine derman arayan hastalarin, çocuk sahibi olmak isteyenlerin ve daha önceden adadiklari kurbanlarini burada keserek dilek tutup türbenin demir parmakliklarina ip ve çaput baglayanlarin da varligindan bahsedilmektedir.

26- Tas Kesilen Çoban
Köylülerden aldigimiz bilgilere göre, çatma yaylasi’na yakin bir köyde yasayan bir çoban her sene sürüsüyle yaylaya çikarmis. Ayni sekilde bir sene yaylaya çikarken geceleyin -halk tarafindan ziyaret oldugu söylenen- bir yerde konaklayip ates yakmis ve kendi kendine: "Eger burasi gerçekten ziyaretse yaktigim bu ates ben yayladan ininceye kadar sönmez. Sayet yayladan inerken bu atesi görürsem yedi tane kurban kesecegim." demis. Günler geçip yayladan inme zamani gelmis. Çoban yaktigi atesi unutmamis, ancak kendince atesin söndügünden eminmis. Söz konusu yere geldigi zaman atesin hala yanmakta oldugunu görmüs. Verdigi sözü hatirlamis, fakat yerine getirmek istememis. Bunun üzerine oldugu yerde tas kesilmis. Bu olaydan sonra çevre köylüler tarafindan buraya tas kesilen çoban adi verilmis ve burasi ins anlar tarafindan ziyaret edilir hale gelmistir.

27- Üçler Tepesi
Karacaören nahiyesinin güneyinde bulunan bir tepedir. O çevrede burasi, Ahr-i Cibril tepesi adiyla da bilinmektedir. Bu tepenin, bölgede yasayanlar tarafindan, sikça ziyaret edildigi, özel gün ve gecelerde oruç tutanlarin, oruçlarini bu tepede açmayi tercih ettikleri belirtilmektedir. Bu baglamda, adi geçen ziyaret yerine gitmek
isteyenler, evden bir seyler hazirlayip ziyaret tepesine çikarlar. Oruçlarini orada açarak yerler, içerler ve tekrar evlerine dönerler. Ayrica adakta bulunanlarin, istekleri yerine geldigi zaman, bu ziyaret tepesine çikarak orada kurban kestikleri ve orada bulunan ziyaretçilerle beraber yedikleri nakledilmektedir. 

28- Üç Çam Ziyareti
Uzuntemür köyünün güneyindeki bir tepede üç tane çam vardir. Burasi, o çevrede üç çam ziyareti olarak bilinmektedir. Üç Çam , çevredeki köylülerce kutsal kabul edilir. Daha çok Uzuntemür köylüleri olmak üzere Üç çam ziyareti Maden ve Borular köyleri tarafindan da ziyaret edilir. Ziyaretçiler buraya genellikle haziran  ayinda baharin gelisini kutlamak için gelirler. Yanlarinda getirdikleri kurbanlari kesip senlikler düzenleyerek eglenirler. 

29- Yesil Sögüt Ziyareti
Altinca köyü sinirlari içinde bulunan Sah tepesinin kuzey yakasinda ve Hizirin çesmesinin alt tarafinda bir sögüt agaci vardir. Halk tarafindan Hizir (as) in bu sögüt agacinin altinda oturup dinlendigine inanilmaktadir. Bu nedenle de insanlar burasini yesil sögüt ziyareti seklinde isimlendirmislerdir. Söz konusu ziyaret yeri, o bölgedeki insanlar tarafindan çesitli amaçlar için ziyaret edilmektedir. Buraya gelen ziyaretçiler, her ne amaçla gelirlerse gelsinler bu agacin dibinde oturup dua ederler. Bazilarinin kurban kesip adak adayarak dilek tuttuklari, dileklerinin gerçeklesmesi için de yesil sögüdün dallarina ip, çaput, ve çocuk elbisesi parçasi gibi seyler bagladiklari ve bu sekilde istedikleri seye ulasacaklarina inandiklari belirtilmektedir.

30- Ziyaret Tepesi ve Çesme Ziyareti (Kuzköy)
Ilçenin dogusunda yer alan Kuzköy köyü sinirlari içerisinde ziyaret tepesi ve çesme ziyareti adi verilen iki tane ziyaret yeri bulunmaktadir. Birincisine ziyaret tepesi adi verilmektedir ki, eteklerinde Kuzköy’ün  kuruldugu dagin tepesindedir. Burada bir yatirin olduguna inanilmaktadir. Tepede yattigina inanilan kisinin kimligi konusunda köylülerin verdigi bilgilerin disinda bilgiye rastlanmamistir. Onlara göre bu sahis, bölgenin manevî büyüklerinden biri olacagi gibi bir aile büyügü olmasi da muhtemeldir. Köylüler tarafindan burasi Ziyaret Tepesi olarak bilinmektedir. Burada bulunan mezarin yakininda bulunan sudan buraya gelenler sifa niyetiyle içerler. O çevrede hakim olan inanca göre, bu ziyareti rüyasinda gören kisi hemen burayi ziyaret etmelidir. Zira kabirde yatan kisinin, bu sekilde insanlarin rüyasinda görünmekle o kisiyi yanina çagirdigina inanilir. Rüyasinda görüp de burayi ziyaret etmeyenin basinin beladan kurtulmayacagi inanci yaygindir. Ayrica köylülerin, gurbete giderken ve gurbetten döndüklerinde de burayi ziyaret ettikleri belirtilmektedir. Ikincisi ise, köyün içinde bulunan ve çesme ziyareti adiyla bilinen sudur. Söz
konusu çesmeden akan suyun kutsal olduguna inanilir. Köy sakinlerinin verdigi bilgilerden, burada yasayan insanlarin ulu olarak kabul ettikleri bazi taslara, agaçlara, sulara ve daglara deger verip onlari kutsadiklari, yilin belli zamanlarinda da çoluk çocuk bu kutsal yerleri ziyaret ederek oralarda dua edip geri döndükleri, bazen de ihtiyaca binaen buralara gidenlerin oldugu, örnegin kuraklik oldugu zaman yagmur duasina çikildigi anlasilmaktadir.Ayrica her yil düzenli olarak mart ayinin 7’si ile 17’si arasindaki bir günde köy meydanindaki çesmeye gidilip evden getirilen börek ve çörek cinsinden lokmalarin hep birlikte yendigi ve 17 mart sabahinda ise, erkenden kalkilarak çesme basina varilip çesmeden alinan sularin saglik, mutluluk, bereket getirmesi ve kismet açmasi niyetiyle herkesin ve her seyin üzerine serpildigi verilen bilgiler arasindadir. Bazi köy sakinleri, bu ziyaretlere 7-17 Mart tarihleri arasinda gidilmesinin sebebini, peygamberlerin çogunun bu tarihlerde dogmasina baglamakta ve bu nedenle bu günlerde ziyaret ettiklerini belirtmislerdir. Onlara göre bu ziyaretlerin bu zamanda yapilmasi ayni zamanda baharin gelisini karsilama amaci da gütmektedir. Köylüler, eskiden bu iki ziyaretin daha çok ziyaret edildigini, fakat günümüzde bu gibi kutsal yerleri ziyaret etme inancinin eskiye nazaran zayifladigini da belirtmektedirler.


Sivas Turizm Envanteri, Sivas, 1996, 129; Sivas Il Yilligi, 1996, s. 138. Recep Demir, Imranli’nin Sosyo-Kültürel ve Dini Yapisi Üzerine Bir Inceleme, (Cumhuriyet Üniversitesi
Sos. Bil. Enst. -Basilmamis Yüksek Lisans Tezi), Sivas, 2002, s. 5.
3
Osman Turan, Selçuklular ve Islamiyet, Istanbul, 1993, s. 117 vd; Türk Ansiklopedisi, “Imranli”, IV, Istanbul,
1985, s. 1437..
4
Turan, Selçuklular ve Islamiyet, s. 118,119; Yurt Ansiklopedisi (Türkiye Il Il: Dünü Bugünü Yarini), “Sivas”,
IX, Istanbul, 1982-83, s. 6856.
5
Hikmet Denizli, Sivas Tarihi ve Anitlari, Sivas, 1998, s. 335; Ibrahim Yasak, Sivas Ili, Sivas, 1994, s. 141;
Sivas Il Yilligi, 1996, s. 138.
6
Ibrahim Aslanoglu, Her Yönden Sivas, Sivas, 1979, s. 44; Yurt Ansiklopedisi, IX, s. 6874;.Demir, s. 6,7.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder