2 Haziran 2012 Cumartesi

Zeredest Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli , Pençe-i Ali Abba

Zeredest Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli , Pençe-i Ali Abba


Zeredest  Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli , Pençe-i Ali Abba

Geçmişte Zerdüşti olduğu bilinen Alevi ,Kürt -Alevi ve Türkmen Halkıyla ilişkili Avesta adlı kitap da çok köklü bir Alevi-Bektaşi Dergahı olan İran Azerbaycanı Erdebil Dergahı ve kültsel bir dağ olan Sabalan Dağı’nda Zaza dilinin eski bir diyalektiyle yazılmıştır.İran’ın Hazar Denizi çevresi,Horasan, Erdebil, Astara,Taliş ,Tebriz,Gur (Firuzabat), Ekbatana (Hemedan),Kirmanşah şehirleri ile Susa ve Elam Bölgesinin millattan önceki devirlerde de Hatti-Hitit Halkı’yla (Guti/Hatti-Lulubi-Lolan,Turukku-Türkmen, Kassu-Kasıma) meskün olduğu bilinmektedir.

Günümüz Alevilerinin ataları olan Hatti Luvi ve Hurri halkı ağırlıklı olarak merkezi Anadolu olmak üzere İran,Azerbaycan , Suriye ve Irak topraklarında yaşamıştır.Başkentleri Kayseri Kaniş, Çorum–Hattuşa ile Yazılıkaya,Alacahöyük ve Gaziantep- Kargamış gibi Hatti kentlerinin anıtlarına yansıyan halife kral ile kraliçenin bizzat yönettiği dini törenlerde gözüken tanrı–tanrıça çifti,ozanlar, müzisyenler, püsküllü bağlama,tar,güvercin donlu semazenler ve kurbanlık hayvanlarla yazılı metinlerde adı geçen şarkıcı, kurbancı, sofracı ve saki gibi hizmetliler Anadolu’da yaşayan Alevi-Bektaşi inançları, ozanlık geleneği ve Cem Ayinleri’nin geçmişini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.

Bağlama çalan ozan ve karşısında semah dönen bir Hititli .  Bergama-Pergamon Müzesi –Berlin

Hatti dini kenti Alacahöyük‘ün giriş kapısında kulağında Bektaşi dervişleri gibi küpe bulunan Hitit kralı ve kraliçe Gök Tanrısı Taru’nun önünde dua ederlerken.Gök Tanrısı Taru ‘nun adı resim yazısıyla boğa sembolü kullanılarak “Taru Ga” şeklinde yazılmıştır.Çorum –Alaca Höyük İ.Ö.14 YY. 

Babillilerin Enuma Eliş adlı yaratılış destanlarında tanrının yarattığı ilk insanın adı Lulu, yazıyı yazan ilk insan da Enbilulu adıyla anılmıştır.Luvi, Lulu,Lulubi , Dımili denilen halk adı ve dilin kaynağı da Sümer- Lulubi’ce insanoğlu anlamına gelen “DUMU LU ULU LU” ideogramıdır. Bu ideogram günümüzde Lol veya Lulu adam anlamında “Dımıli ,Dumu Lulu veya Doman-e Lola” şeklinde kullanılmaktadır. İnsanı,kadın ve erkeği tanımlayan Lulu veya Lulubi terimleri Dımıli ,Lulu ve Kırmanç dillerinde Lo ve Le, Türkçe’de loylum, leylim, İngilizce’de ise Lord ve Leydi biçimleriyle kullanılmaktadır.

Semavi dinlerin baskıları altında yüzeysel bazı değişimlere uğramış olsa da, günümüzde İslamik bir inanç, mezhep veya dini cemaat boyutuna indirgenmek istenen “Alevi-Bektaşi Halk Kimliği ile Kültürü” Anadolu yerli halkının neolitik dönemden bilinen belgeli tarihi, coğrafyası, anıtları ,yazıtları, mimari ve etnoğrafik eserleri, giyimi, kuşamı, folkloru, efsaneleri, hikayeleri ve deyişleriyle binlerce yılda oluşan bir kült olarak, her dönemde evrensel boyutta kültürel değerler oluşturup taşıyarak uygarlıklara öncülük etmiştir. İnsanlığın ilk yerleşik düzene geçtiği Anadolu ve doğal parçası olan Mezopotamya topraklarının yerli halkıyla ilgili yaşayan kültürel değerler ve inanç motifleri, insanlığın evrensel yapı, doğa ve yaşam deneyimlerinden binlerce yıllık süreçlerde kavrayarak geliştirdiği kadim uygarlıklara, dolayısıyla; bilime ve akla dayalıdır.Hitit krallarının yaşam eylemleri nedeniyle tanrılarına hesap verme geleneklerine benzeyen, insani yaşam eylemlerinin sorgu ve yargısının toplumsal katılımla gerçekleştirildiği Ayin-i Cem’lerde yapılanıp yaşayan Aleviliğin semavi dinler öncesi belgeli gerçeği,Hitit Devleti’nin yıkılmasının ardından bu toprağa giren işgalci halklarca dağlarda yaşamağa mahküm edilen Anadolu halkından gizlenmeye çalışılmış, zamanla tarihi bellek kaybına uğratılan yerli halkın Anadolu’yu sahiplenmesi ve olası yeni uygarlık atılımları engellenmiştir.

Anadolu toprakları dünyanın en yüksek uygarlıklarına sahne olmuştur.Çevresini kuşatan kıt’aların gezgin avcı halkları on iki ırmağı, zengin florası , faunası ve köklü uygarlık birikimiyle binlerce yıldan beri “Serçeşme Bir Yurt olan Anadolu’yu ele geçirmeyi temel bir hedef haline getirmiş, dinleri tebliğ etme gerekçesiyle kamufle edilen işgaller “Tanrıdan vaad edilmiş kutsal toprak” söylemleriyle güçlendirilerek günümüze dek sürdürülmüştür. Bu kapsamda Tevrat ‘ta yer alan Rab Abram’la O günde ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar, bu diyarı Kennileri,Kennizileri, Kadmonileri ve HİTTİLERİ (Hititler)…senin zürriyetine verdim. (Tevrat, Tekvin Bölümü, 15/18)”gibi tanrıdan vaat edilmiş (!) kutsal toprak adı altında oluşturulan siyasi söylemler, Anadolu’yu ve atalarımız olan Hititlerin topraklarını çöl kavimleri için ele geçirilmesi gereken “Cennet” olarak tanımlıyordu.Eskiden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Hurri Ülkesi adıyla anıldığından Tanrıça Anat’ın (Anatolia) adıyla anılan Anadolu toprakları ve Huri Halkı o dönemlerde “Cennet ve Hurileri“ imgesiyle değerlendirilmiş olsa gerekir.Tanrının kendilerine vaad ettiği kutsal toprak(!) iddialarıyla Kudüs üssünden örgütlenerek Anadolu’ya giren işgalci topluluklar tanrı emirlerini yayma adı altında Anadolu’da tarihin en büyük kültürel, siyasal ve ekonomik yıkımlarını gerçekleştirmişlerdir.İşgallerde sadece askeri yöntemler kullanılmamış, zamanla Anadolu halkının adlarıyla kültürel ve dini donlarına bürünme,bu külte has değerleri kavratan mitolojileri, devlete ait kurumlaşma modelini,inanç motifleri ve sembollerini de sahiplenerek asimile etme yöntemlerini geliştirmişlerdir.

Anadolu’nun ““Tanrı’dan vaad edilmiş kutsal toprak(!)“ adıyla işgali konusu Hiristiyanlığın İslamik yayılmayı durdurmasıyla birlikte batılı güçlerin gündemine alınmıştır. Fransız Devrimi’nin ardından dünyaya yeni bir düzen vermek amacıyla bütünleşen ve Makedonyalı İskender’in ulaştığı Hindistan sınırlarına kadar uzanan toprakları “Avrupa Toprağı ” olarak benimseyen emperyalistlerce ilk önce Osmanlı Devleti ortadan kaldırılmış “Hint-Avrupa Halkları, Dilleri ve Kültürleri” ana başlığıyla oluşturulan ideolojik söylemle Avrupalıların etnik kökenleri Anadolu’ya, yerli Anadolu halkının kökenleri de Anadolu dışı coğrafyalara oturtulmaya çalışılmıştır.Batılı benzer söylemlerle tarih konusunda bellek kaybına uğratılan halkımız ana yurdunda işgalci konuma düşürülmüş, Anadolu halkının tarihi ve kültürel birikimi de“ Yunan Mucizesi” adı altında batılılara mal edilmek istenmiştir.Konu arkeolojik verilerin tanıklığıyla zaman, mekan ve kültürel süreklilik temelinde irdelendiğinde asıl kültürel mucizeleri ve uygarlıkları yaratanların Yunanlılar olmayıp, Alevi halk kimliği ve kültürünün temeli olan Hatti-Hitit Luvi halkı olduğu anlaşılmıştır.

Anadolu-Mezopotamya’nın İ.Ö 3.cü bin yazıtları ve Tevrat’ta adı geçen ilk halkı Het Oğulları denilen Hatti-Luviler’dir.Hatti-Luviler (Aleviler) “Güneş Kültü”nden kaynaklı evrensel düşünceye sahip aydınlanmacı bir halktır.Vatanları Anadolu’yu “yetmiş iki millete bir nazarla bakan” ırklar üstü bir anlayışla tanrının yurdu anlamında Hüda Ali’nin ülkesi -Hatti Ülkesi (KUR URU HATTİ) adıyla , halkını da herhangi bir ırk kaygısı taşımayan “Tanrının Halkı” adıyla bütünleştirmiş, devletin egemenliği ve inançsal kimliği sancak ve bayraklarındaki kanatlı güneş kursuyla sembolize edilmiştir. Hititler de aynı halkın devamı olup çeşitli kaynaklarda iddia edildiği gibi Anadolu’ya dışarıdan gelmemişlerdir.Hititler ilk başkentleri olan Kayseri Neşa Şehri’nden ve bayrakları güneşten kaynaklı olarak kendilerini “Nesaumnili” sıfatıyla tanımladıklarından günümüz Alevileri de Neşa’lı halk anlamında “Guruh-u Naci” sıfatıyla anılmaktadır.Hititlerin ilk başkenti Kaniş Pa, günümüzde Kanispi adlı yerleşmelerle anılmaktadır. Naci formuna giren nesu terimi ise sembolü aslan olan güneşi karşıladığından Hatti-Alevi Halkı “Güneş veya Işık Halkı” sanıyla anılmaktadır. Bu halk Bektaşi tarzı on iki dilimli külahlar takmış,bağlama, tar, gitar eşliğindeki dini törenlerde kurban kesip semah dönmüştür. Törenlerinde kutsal şarap veya bira türü içkiler içilmiş, saki, aşçı, sofracı, delilci,yer gösteren asa adamı, köçek ,koruma görevlileri, müzisyen ve semazenlerden oluşan görevliler yer almıştır.Kral ve kraliçenin rahip sıfatıyla yönettiği törenler, günümüz Bektaşi-Alevi Ayin-i Cemleri’nden farksızdır.Hatti veya Hititlerde Ayin-i Cem olgusunun varlığı Hattuşa-Yazılıkaya,Alacahöyük ve Kargamış Kenti eserleriyle belgelenmiştir. Hattiler’den günümüze dek belgeleriyle kanıtlanmış oluşumunu sürdürerek yaşayan Alevi-Bektaşi kültürü, yayılmacı dinlerle başlayan işgal süreçlerinde tüm içerikleriyle ele geçirilmiş, zaman içinde yerli halkın inançlarındaki tanrı ve mitoslarından yararlanan işgal güçleri yerel kültleri ve kültsel kimlikleri örten, karartan ve yeni donlara uyarlayan asimilasyon politikalarıyla “Anadolu Aydınlanması” nı kesintiye uğratmışlardır.

Hacı Bektaş-ı Veli, Abdal Musa,Kadıncık Ana ile bir çok makam türbeleriyle anılan Sarı Saltuk,Yunus ve Karacaoğlan gibi mitik kişilerle ilişkili menkıbelerle birlikte, Sarı Saltuk, Hz Ali ve Hiristiyan bazı azizlerin ejderha öldürme mitoslarının Hatti Ülkesinin Teşu Ba. veya Taru Baba adlı Fırtına Tanrısı”ndan kaynaklandığı, Aleviliğin cansız duvar yürüten Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’si ile yılanı kamçı yapıp aslan yürüten Karacaahmet motiflerinin bu işlevlerle ilgili Hatti/Hitit Luvi tanrılarından güncellendiği tarafımızdan açığa çıkartılmış , Diyanetin bir hurafeler bütünü olarak tanımladığı bu kültün gerçekte Aleviliğe ve insanlığa saygınlık kazandıran evrensel boyutta kültürel değerlerleriyle geçmiş ve yaşayan bir çok dine esin kaynağı olduğu anlaşılmıştır.

Cansız duvar ile arslan yürüten Hitit tanrıları. İ.Ö.1275 HATTUŞA

Cansız duvar(Tekke Kaya ) yürüten Hacı Bektaş-ı Veli ile aslan yürüten Karacaahmet

Osmanlı Dönemi Halk Resmi

Kadın-erkek eşitliğini yasalarla güvenceye alan, tek eşli gelişkin bir barış toplumu olan Hatti-Luvi Halkı’nın inançları evrendeki zıt kuvvetleri karşılayan tanrı-tanrıça kültüne dayanmaktadır. Cemlerde er ve dişi diye ayırmadan insan haklarını can temelinde birleyen Alevilikteki kadın erkek eşitliğinin temeli de, söz konusu bu tanrı ve tanrıça kültüdür. Böylece Alevi-Bektaşi, Tahtacı (Ağaçeri), Türkmen(Taru Komana-Turukkuum) veya Çepni halk kültürü ile kimliğinin evrensel mirasıyla bir bütün olarak Anadolu’luğu, tarihi belgeler, halkımızın yaşayan adları, inançlarımızdaki eren ve evliya (Evvel -Ezel Ali) adları, Hattiler döneminden beri kutsandığı bilinen kült ağaçları,doğal birer zigurat-ziyaret olan Goşkar Baba (Sümerce KASGAR),Hebi Baba (Hititçe Tanrıça Hepa-Hepatu),Qoli Baba (Hititçe d KAL Baba) Hazır Baba (Hititçe Hazzi Ura ) ve Düzgün Baba gibi kült dağları, Hamurpet ve Halil RahmanGölü gibi kültsel su kaynakları ve dergahlarımızla şüphe götürmez bir gerçeklikle ortaya çıkmıştır.Büyük Hitit İmparatorluğunun ve Geç Hitit Devletlerinin tarihe karışmasının ardından binlerce yıl süren işgal , sürgün ve katliamlar sonucunda dünyanın bir çok bölgesine göç ettirilen Aleviler günümüzde Arnavutluk’tan başlayarak Balkanlar, Trakya, Kaz Dağları, Güney ve Doğu Toros Dağ yerleşmeleri, Karadeniz Dağları , Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Tunceli , Muş, Erzurum, Bingöl, Kars, Ardahan, Gürcistan, Kafkaslar, Azerbaycan, İran,Irak,Suriye,Afganistan, Türkmenistan, Tacikistan, Pakistan ve Hindistan gibi tarihsel –kültürel ortak geçmişe sahip geniş bir coğrafya üzerinde semavi dinler öncesinin Anadolu’ya özgü inanç ve kültürleriyle yoğrulup yapılanan köklü bir halk ve millet kimliğiyle yaşamaya devam etmektedirler.

Aleviler dünya siyasi tarihinde kökleri binlerce yıl öncesine dayanan yüksek uygarlıklara konu devletler oluşturmuşlardır. Hurri-Mitanni,Hatti–Hitit Geç Hitit-Luvi ve Binali(Urartu) devletleri Alevi kültürünün yarattığı yüksek uygarlıklara sahne olmuşlardır.Lulubi(Hatti-Lolan) Kralı Anu Banini’nin günümüzden dört bin yıl önce yaptırdığı zafer kitabesi İran Sarı Pul-i Zohap Kasabası’ndaki kayalıklarda durmaktadır.Lolanlılar (Kassi-Kassium–Kasıma) beş yüz yılı aşkın süreyle Babil’i yönetmişlerdir.

Guti (Hatti) Lulubi Kralı Anu Banini .Boyunduruğu altına aldığı krallar ve karşısında kendisini kutsayan Tanrıça İştar. İran Sarı Pul-i Zohap Kaya Anıtı İ.Ö :2000

Anadolu, Suriye, İran ve Irakta Alevilere ait binlerce yıllık anıtlar onların köklü geçmişlerine inkar edilemeyecek mükemmellikte şahitlik etmektedir.Hattiler döneminde sembolü arslan olan kanatlı güneş biçimli bayrakları Safevi ve Afşar Devleti’nin bayraklarında güneş ve aslan sembolleriyle sürdürülmüş, benzer semboller İngiliz ve Rusların işbirliğiyle yönetime getirilen Rıza Şah Pehlevi Hanedanı öncesinde Lolanlı Muhammet Ali Qacar Şah Yönetimi boyunca İran bayrağında yer almıştır.

Hitit Devleti Egemenlik Sembolleri

              

Kanatlı Tanrı ve Arslan      Kanatlı güneş ve Semazen Tanrı       Kral Muvatalli’nin Mührü

Hititler döneminin başında tanrıyı taşıyan kanatlı arslanı ile kanatlı güneş figürü en son Alevi devletlerinin bayraklarında sırtında güneş tanrısını taşıyan arslan şeklinde devam etmiştir.Alevi olan Lolanlı Qacar Hanedanının yönettiği İran’ın bayrağı sonradan değiştirilerek ,İran’daki Alevi varlığı Şii-İslam’la örtülmüştür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder