24 Ekim 2012 Çarşamba

ABDEST. cenaze namazından önce

ABDEST

Abdest; Allâh’ın rızâsını kazanmaya yönelik olarak yerine getirilmesi gereken bazı ibâdetlerin, anahtarı konumunda olan, maddî ve manevî bir temizliktir.
İnsan; evde, çarşıda, okulda, işyerinde, tarlada, bağda, bahçede, fabrikada, dâirede velhâsıl her nerede ise, çeşitli nedenlerden dolayı kirlenmekte ve manen de yorulmakta ve yıpranmaktadır. İnsan elinin ürünü olan araç ve gereçlerin nasıl ki günlük, haftalık, aylık, yıllık bakım-onarım ve temizliği gerekiyorsa, madden ve manen kirlenen ve yıpranan insanın da temizlik ve bakıma ihtiyâcı vardır. İşte abdest, bir nevî günlük temizlik ve bakımdır.
Günde birkaç kez abdest alan bir Müslüman, her insanın yapması lazım gelen temizliği bir çok yönden en mükemmel şekilde yerine getirmiş olmaktadır. Çünkü abdest esnasında yıkanan eller, yüz, ağız, burun vs. gibi organlar dışarıyla teması olması münâsebetiyle en çok kullanılan ve kirlenen organlardır. Bunların yıkanması ile, bir çok mikrobun zararlarından ve sebep oldukları hastalıklardan korunulmuş olur.
Yine, her abdest alındıktan sonra insan, üzerinde bir hafifleme, rûhunda bir ferahlık ve rahatlama duyar. Allâh’ın emrini yerine getirmiş olmanın insana verdiği haz ve sevinç insanı her yönden rahatlatır, dinç tutar, rûh ve beden sağlığının düzgün ve istikrârlı olmasına yardımcı olur. Ancak şurasını unutmamak gerekir ki, abdest almaktaki ana gaye maddî temizlik olmayıp, ilâhî emre uymak ve Allâh’a yakınlaşmaktır. Diğer faydalar bir amaç değil, sadece abdest alma neticesinde ulaşılan dünyevî bazı güzel sonuçlardır.
Müminler! Canlar!
Abdestin nasıl alınacağını yüce kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’e bakarak öğreneceğiz. Zîrâ, yaş-kuru ne varsa öz olarak O Kitap da mevcûttur. Diğer ayrıntılı hükümleri ise, Kur’ân Kitâbının baş öğretmeni olan Hazreti Muhammed (s.a.a.) ve O’nun hak vârisleri olan Masûm İmâmlardan (a.s) öğrenmeye gayret edeceğiz.
Bakınız, aşk iksirinin sunucularından olan İmâm Ali Rızâ (a.s) Kur’ân hakkında ne buyurmaktadırlar; “Kur’ân-ı Kerîm; Allâh’ın sağlam ipi, sağlam kulpu, Cennete götüren, Cehennemden kurtaran en güzel yoludur. Zaman O’nu yıpratamaz. Ağızlarda dolaşması O’nu bayağılaştıramaz. Çünkü O, belli bir süre için indirilmedi. O, apaçık delilleri gösteren ve insanlara hüccet olan bir kitâptır. Hiç bir şekilde bâtıl O’na karışamaz. Çünkü, O, her şeye hâkim olan yüce Allâh tarafından indirilmiş bir kitâptır.”[1]
Öyle ise; abdestimizi, önce en doğruyu söyleyen, Allâh’ın kelâmı olan Kitâbımız Kur’ân’dan öğrenelim:
Allâh buyuruyor; “Ey îmân edenler! Namaz için kalktığınızda (abdestsiz iseniz) yıkayınız yüzlerinizi ve dirseklerle birlikte ellerinizi, meshediniz başınızın bir kısmını ve kaab kemiklerine kadar ayaklarınızı...” [Maide (5): 6][2]
Peygamberimizin (a.s) soyundan ve Nûr sîmâlardan Muhammed Bâkır (a) hazretleri, Resûlullâh efendimizin abdest alışını fiilî olarak şöyle tarîf ettiler; “ İmâm, su dolu bir kap istedi. Önce ellerini yıkadı, sonra kabdan bir avuç su aldı, onunla yüzünün üst tarafından aşağıya doğru çekerek yüzünü yıkadı. Sonra bir avuç su alıp, dirsektenparmak uçlarına kadar sağ kolunu yıkadı. Sol kolunu da aynı şekilde yıkadı. Sonra, elindeki kalan ıslaklık ile başının ön tarafından bir kısmını meshetti., yine ellerinin ıslaklığı ile parmak uçlarından kaab kemiklerine (bilek hizasına) kadar ayaklarını meshetti.”[3]
İşte, Allâh’ın emrettiği ve peygamberimizin de almış olduğu abdest böyle idi.

Abdestin bâtınî yönü...

Ey Hakk’a âşık can!
Allâh’a kul, Muhammed’e (a.s) ümmet, Ehl-i Beyt’e muhip isen, zâhiren abdestini böyle almalı, Rabbinin dîvânına böyle hazırlanmalısın. Bilmelisin ki bu, bir dış abdesttir. Bir de bunun rûhu, özü, manası vardır ki, dış abdestini alırken rûhunun derinliklerinde, kalbinde ve özünde de abdestin hakîkatine ulaşmaya niyet etmelisin.
Ve, demelisin ki;
Ey Rabbim!
Sana yakın bir kul olabilmek, senin rızâna kavuşmak, emrine uymuş olmak için, bizlere beyân ettiğin şekilde abdest almaya niyet ettim. Niyetimi hâlis eyle! Beni riyâdan, kibirden, kendini beğenmiş olmaktan uzak eyle!
Ey her şeyden haberdar olan Allâh’ım!
Ben; aciz, âsî, mücrim, günahkar, zayıf kulum. Ellerimin ve bedenimin kiri, günahı, kalbimin pası, gözlerimin yaşı ile senin dergâhına gelmek üzere ellerimi, kollarımı, yüzümü yıkıyorum. Bedenimdeki kir ve pislikleri tertemiz su ile giderdiğin gibi, rûhumdaki günâh ve kirleri de îmân ve tevbem ile gidermeni diliyorum.
Ellerimi harâm işlemekten, harâm tutmaktan, harâm alıp-vermekten, harâma uzanmaktan muhâfaza eyle!
Bu elleri cennetine ve cemâline ulaşmaya vesîle olacak hayırlı işlerde kullanmamı nasîp eyle!
Yüzümü, gözümü, ağzımı,ve sâir diğer âzalarımı da yıkamak ve meshetmekle maddî olarak temiz kıldığın gibi her türlü günâh ve kötülüklerden de temizle!
Ey kâinâtın Rabbi!
İki cihanda da yüzümüzü ak, kalbimizi pâk, işlerimizi âsân, güzellikleri ihsân eyle!
Kendi günahlarımız boyumuzu aşmış iken, başkalarının günah ve açıklarını arayan ve gaflete düşenlerden eyleme!...
.............
..........
.......
Allâh, cümlemize, şerîat kapısından girip, tarîkat yolundan ilerleyerek, marifet denizine dalmakla, hakîkat incilerine ulaşmamızı nasîp etsin!

ABDESTİN FARZLARI

Abdestin farzları yedidir:

1 - Niyet.
2 - Yüzü yıkamak.
3 - Dirseklerle birlikte elleri yıkamak.
4 - Başı meshetmek.
5 - Ayakları meshetmek.
6 - Tertîp.
7 - Muvâlât.
NİYET
Allâh’a yakınlaşmaya, abdest almaya kalb ile yönelmektir. Eller yıkanmaya veya yüz yıkanmaya başlandığında niyet etmek gerekir. Allâh’a yakınlaşma kastı ile alınan abdest ile farz, sünnet ve benzeri ibâdetler yapılabilir.
Niyetin dil ile ifâdesi şart olmamakla birlikte hem kalben niyetlenip hem de dil ile söylenmesi en iyi olanıdır.
Abdest tamamlanıncaya kadar aynı niyet üzere kalınmalıdır.[4]
YÜZÜ YIKAMAK
Yüzü; uzunluğuna, yukarıdan aşağıya doğru saçların çıktığı yerden çenenin sonuna kadar; enine ise; orta parmakla baş parmak arası kadar yıkamak gerekir. Yüz bu miktardan az yıkanmamalıdır. Kalben mutmain olmak için, yüzün belirtilen miktardan biraz taşacak şekilde yıkanması daha iyi görülmüştür.
Sakal seyrek ise veya az olur da yüzün derisi görünürse, suyu deriye ulaştırmak gerekir.
Yüzü yıkama yukarıdan aşağıya (alından çeneye) doğru olmalıdır. Aşağıdan yukarı doğru yıkanırsa, abdest geçersiz olur.
ELLERİ DİRSEKLERLE BİRLİKTE YIKAMAK
Eller dirseklerden aşağıya doğru parmak uçlarına kadar yıkanmalıdır. Elden dirseklere doğru yıkanırsa abdest geçersizdir.
Eller, yüzü yıkarken yıkanmış iseler de, kollar yıkanırken, kollarla birlikte tekrar yıkanmalıdır. “Nasıl olsa ellerim yıkanmış idi.” denilerek kolları bileklere kadar yıkamak abdesti bâtıl kılar.
Kolunun, elinden dirseğe kadar olan kısmından bir bölümü kesik olan bir kimse geriye kalan kısmını yıkar. Dirseğe kadar olmayandan ise, kolunu yıkama farzı kalkmış olur.
BAŞI MESH ETMEK
Başın, alın hizasına düşen kısmından bir bölümü meshedilmelidir.
Mesh; yüz ve dirseklerle birlikte eller yıkandıktan sonra, eldeki geriye kalan ıslaklık ile yapılmalıdır. Şayet eldeki su kurumuş, mesh yapacak miktarda bir ıslaklık kalmamış ise, el, diğer âzâlardan ıslatılarak mesh yapılır. Diğer azalar da kurumuş ise, abdest yeni baştan alınır. Başa mesh ederken saça veya deriye mesh verilir. Sarık, takke ve benzeri şeyler üzerine mesh yapılmaz.
AYAKLARI MESH ETMEK
Baş meshedildikten sonra, sağ eldeki kalan ıslaklık ile sağ ayak, sol eldeki ıslaklık ile de sol ayak, parmak uçlarından ayağın üstündeki şişkinliğe (kaab kemiği-bilek hizasına) kadar mesh edilmelidir. Daha da iyisi bilekteki eklem yerlerine kadar mesh etmektir.
Meshin en güzeli en az üç parmakla yapılanı olup, mesh ederken ayaklar sabit, eller ayak üzerinde hareket ettirilmelidir.
Ayaklar kirli ise, abdeste başlamadan önce yıkamak suretiyle bir güzel temizlenmeli, kurulanmalı, ondan sonra abdeste başlanmalıdır.
Çorap, mest, ayakkabı ve benzeri şeyler üzerine mesh edilmez. Ancak, şiddetli soğuk, yırtıcı hayvan tehlikesi ve bazı zaruri hallerde bu şeyler üzerine mesh vermekte bir sakınca yoktur. [5]
Abdest alırken ayakların meshedilmesi gerektiği ile ilgili olarak Ehl-i Sünnet cemâatı arasında yetişmiş değerli ilim adamı Prof. Süleyman Ateş şunları söylüyor;
“...Bazıları Kur’ân’ın âyetlerinde ayakların yıkanmasının farz olduğunu söylerler ki, bu manayı vermek Arapça dil bilgisi kuralları açısından tutarlı görünmemektedir.
Yüce Allâh, abdestte vücudun iki temel uzvunun yıkanmasını emretmiştir ki, bunlar yüz ve kollardır. İki uç uzvun da meshedilmesini emretmiştir ki bunlar da baş ve ayaklardır. Âyette; “..yıkayınız..” fiilinden sonra iki tümleç getirmiştir. Bunlar, yüz ve ellerdir. Demek ki yüz ve eller (dirseklerle birlikte) yıkanacaktır. “...meshediniz...” fiilinden sonra da iki tümleç getirmiştir. Bunlar da baş ile ayaklardır. Demek ki bunlar da meshedilecek uzuvlardır. Âyette bu manayı son derece güçlendiren ince bir nokta vardır. Kur’ân-ı Kerîm’de her kelime birbiriyle son derece uyumlu ve mütenâsibtir. Şimdi “..yıkayınız..” fiilinden sonra gelen iki tümleçten ilki nasıl bir tek uzvu, ikincisi ise iki uzvu (yani iki eli-kolu) gösteriyorsa, “meshediniz..” fiilinden sonra gelen iki tümleçten de birincisi bir tek uzvu (yani başı), ikincisi ise iki uzvu (yani ayakları) göstermektedir. Eğer, “ercül” (ayaklarınız) tümleci “vücûh” (yüzleriniz)’a atfedilmiş (bağlanmış) olsa, bu ahenk ve tenâsüb (uygunluk) bozulur ki bu, Kur’ân’ın bilinen mucizevî ahenk ve üslubuna aykırı olur.[6]...........”
“Hz. Enes, ayaklarını meshettiği zaman onları ıslatırdı. Yine Hz. Enes’in ; “Kur’ân meshi indirdi, sünnet yıkamayı getirdi” dediği rivayet edilir. İkrime, İbni Abbas’ın; “abdest iki yıkama, iki meshtir.” dediğini nakleder. Hz. Ali de; “Allâh’ın Resûlü (a.s) ayakkabı içinde bulunan ayaklarına su serpti, onları ovuşturdu.” demiştir. İbni Ömer, Alkame, Ebu Cafer Muhammed b. Ali, Hasan Basrî, Cabir, İbni Zeyd ve Mücâhidin de böyle dediği rivâyet edilir. Yine Şa’bi; “Baksana teyemmüm sırasında, yıkanacak yerler sıvazlanır, meshedilecek yerler bırakılır.” demiştir. El-Muğire b. Hanin de şöyle demiş; “Peygamber, bir adamın abdest alırken ayaklarını meshettiğini gördü, bana böyle emredildi dedi.”[7]  
Görülmektedir ki; Sünnî kardeşlerimizin âlimleri arasında ayakların abdestte yıkanmasının farz olduğu konusunda tam bir ittifak yoktur. Bu da göstermektedir ki, kardeşlerimiz bir çok konuda olduğu gibi, bu konuda da, Ehl-i Beyt’in ilmini müracaat kaynağı kabul etmemenin bir sonucu olarak görüş ayrılıklarına düşmüşlerdir. Oysa, Ehl-i Beyt’in Nurlu Şahsiyetlerinin (Allâh’ın selâm ve rahmeti üzerlerine olsun) yolunda bu konu gün kadar parlak ve açıktır ki abdest alırken ayakları meshetmek farzdır. Bu farz hem âyet ile sâbit ve hem de Ehl-i Beyt nazarında kesin ve apaçık bir hakîkattir.[8] 
TERTÎB
Abdestte, yıkama ve meshetme, Kur’ân-ı Kerîm’de beyân edildiği ve Resûlullâh’ın (a.s) tatbîk ettiği sırayla yerine getirilmelidir. Önce, yüz, sonra dirseklerle birlikte sağ kol, sonra sol kol yıkanır, sonra başın meshi ve son olarak da ayakların meshi yapılır. Unutma veya kasıtlı olarak bu sıraya uyulmadığı taktirde abdest geçersiz olur, ve yeniden alınmalıdır.[9]
MUVÂLÂT
Muvâlât; abdest alırken organların kurumadan birbiri ardınca yıkanıp, meshedilmesidir. Ve bu şekilde abdest almak farzdır.[10]

Abdest ile ilgili bazı hükümler;

Abdest alırken yıkanması gereken organları bir kez yıkamak farz, ikişer kere yıkamak sünnet, ikiden fazla yıkamak ise bidattır. Mesh ise bir sefer yapılır.
Elin parmağında yüzük var ise su yüzüğün altına ulaştırılmalıdır.
Abdest azalarının üzerinde yara veya sargı vb. var ise, sargının etrâfı yıkanmalı, sargının üzeri temiz ise sargıya mesh edilmeli, temiz değil ve temizlenmesi de meşakkatli ise sargı üzerine temiz bir bez örtülerek üzerine mesh verilmelidir.
Yara ve benzeri şeyler, yıkamak veya mesh vermekle zarar görecekse üzerlerine temiz bir bez konularak mesh edilmelidir.
Abdest alırken gereksiz yere, mecbur kalınmadıkça, suyun dökülmesi vb. hususlarda başkasından yardım almak câiz (uygun) değildir.
Abdestli kalındığı müddetçe, bir abdestle birden fazla farz ve nafile namazlar kılınabilir, Kur’ân okunabilir. Ancak, her farz namazın kılınması için ayrı bir abdest alınması daha iyi görülmüştür.
Abdest almaya başlarken besmele çekmek, uykudan uyanılmış ya da küçük abdestten gelinmişse en az bir kere, büyük abdest yapılmışsa en az iki kere elleri yıkamak, üç kere ağıza su vermek (mazmaza), üç kere burma su vermek (istinşâk), yıkama ve mesh esnâsında dualar okumak, misvaklanmak (dişleri fırçalamak), abdestin sünnetlerinden bazılarıdır. 
Güzeller güzeli Hazreti Peygamberimiz (s.a.a.) buyurdular; “Ümmetime zor geleceğinden endişe etmeseydim namaz için her abdest aldıklarında misvak kullanmalarını (dişlerini fırçalamalarını) emrederdim.”[11]

Âdâbına uygun olarak nasıl abdest alırız?

Evvela; “Bismillâhirrahmânirrahîm.” der, ellerimizi yıkamaya başlarız. Kalben abdest almaya niyetlenir, dil ile de; “Yâ Rabbi! Sana yakın olmak ve rızâna ulaşmak amacıyla abdest alıyorum.” deriz.
Üç kere ağzımıza su verir, mümkün ise dişlerimizi fırçalarız. Üç kere burnumuza su verir, gerekirse sümkürür ve pisliği gideririz.
Yüzümüzü yukarıdan aşağıya doğru en az bir, en fazla iki kere yıkarız. Sağ kolumuzu dirsekten aşağıya doğru ellerimizle birlikte parmak uçlarına kadar bir ya da iki kere yıkarız. Sol kolumuzu da aynı şekilde yıkadıktan sonra, suyla ilişiğimizi keser, elimizin ıslaklığı ile başımızın alına doğru olan kısmını bir kez mesh ederiz. Yine elimizdeki mevcut ıslaklık ile, sağ elle sağ ayağı, sol elle de sol ayağı parmak uçlarından ayak üzerindeki üst şişkinliğe yahut bileklere kadar meshederiz.
İnşâallâh bu şekilde, Allâh’ın kabul edeceği, Peygamber efendimizin (a.s) ve O’nun bahçesinin gülleri olan Oniki İmâm efendilerimizin (a.s) tarîf ve öğretilerine uygun, kıyâmette bizlere nûr olacak, namaz ve niyazımızın anahtarı olan abdesti almış oluruz.[12]
Resûlullâh buyurdular; “Abdest alırken suyu yüzünüze çarpmayınız. Yağ sürercesine ovarak yıkayınız.”[13]
Abdest ile ilgili İmâm Cafer Sâdık’dan (a.s.) bir buyruk; “Abdest almaya başladığında besmele çekersen, bütün bedenini temizlemiş gibi olursun. Besmele çekmez isen, o zaman da yalnızca suyun değdiğiyerleritemizlemiş olursun.”[14]

ABDESTİN GEÇERLİ OLMASININ ŞARTLARI

Ehl-i Beyt yoluna göre, abdestin sahîh ve geçerli olabilmesi için onbir şartın yerine getirilmesi gereklidir:
1. Abdest suyu temiz olmalıdır.
2. Su, mutlak su olmalıdır.
3. Abdest suyu mübah olup, gasbedilmiş olmamalıdır.
4. Abdest suyunun kabı da mübah olup, gasbedilmiş olmamalıdır.
5. Abdest suyunun kabı altın veya gümüş olmamalıdır.
6. Abdest alırken yıkanacak veya meshedilecek olan uzuvlar temiz olmalıdır.
7. Abdest ve namaz için yeterli vakit olmalıdır.
8. Abdest, Allâh rızâsı için alınmalı, serinlemek ve benzeri amaçlarla alınmış olmamalıdır.
9. Abdest alırken özürsüz-mazeretsiz başkalarından yardım alınmamalıdır.
10. Su kullanmanın abdest alana bir zararı dokunmamalıdır.
11. Vücut üzerinde, suyun bedene ulaşmasına engel olacak her hangi bir şey bulunmamalıdır.

HANGİ HALLERDE ABDEST ALMAK FARZDIR?

1-Cenâze namazı dışındaki namazlar için.[15]
2-Abdest bozulmuşsa, unutulmuş olan secde ve teşehhütleri yerine getirmek için.
3-Farz olan Kabe tavafını yapmak için.
4-Abdest almak nezredilmiş, adanmış veya abdest almaya yemîn edilmiş ise.
5-Bedeninden bir kısmını Kur’ân yazısına, Peygamberlerin (a.s) ve diğer Masûm zâtların (a.s) isimlerine dokundurabilmek için.

ABDESTİ BOZAN ŞEYLER

Enbiyâlar şâhından (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) diğer kutlu sîmâlarından nakledilen hadîs-i şerîfler ve rivâyetlere göre abdesti bozan şeyler şunlardır:
Bevl-idrar.
Ğait-dışkı.
Yellenmek.
Gözün görmeyeceği, kulağın duymayacağı bir şekilde uyumak. Ancak, göz görmez ama kulak duyarsa abdest bozulmaz.
Delilik, sarhoşluk ve baygınlık gibi aklın yitirildiği durumlar.
Kadınların kendilerine has halleri.
Gusül abdesti almayı gerektiren haller.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder