KEMALİST TÜRK
MİLLİYETÇİLİĞİNE
KARŞI ALEVİ KÜRTLER
Dersim Aleviliği ve
Mustafa Kemal'e
Karşı I. Kürt
Ayaklanmetsı 'ndaki Rolü
(Koçkiri, 1919-1921) (*)
Hans-Lukas KİESERKaynak Munzur (Dersim etnografya dergisi) 2001 Ankara
Sayi 5 Sayfa 3-35
AYAKLANMA
Giriş
1919'da Kürdistan Teali Cemiyeti'nin İstanbul'daki toplantısında(1), Dersim kökenli genç veteriner Nuri Dersimi sözü alır ve Türk hükümetinin bu bölünmeden faydalanmasını önlemek için, Sünni ve Alevi Kürtlerin barışmaları yönünde bu milliyetçi aydınlar kulübü üyelerini iknaya çalışır. Söyledikleri "şiddetle reddedilir." Bu konuyla ilgili Nuri Dersimi anılarına şunu ekler:
"Ne yazık ki, bölgedeki ayaklanmalar esnasında ne Alevi Kürtler, Sünni Kürt ayaklanmalarına ne de Sünni Kürtler, Alevi Kürt ayaklanmalarına katılırlar. Ayaklanmaların iki ayrı kola bölünmesi Türk hükümetinin lehine olmuştur."(2)
Bu dinsel ayrılık niye? Kökenleri nelerdir, hangi koşullarda yer alır? Araştırmam, Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorlu-ğu'nun çöküşünü izleyen ve Anadolu'nun başkansız kaldığı yıllarda gelişen Koçkiri-Dersim (1919-1922) başkaldırı hareketi üzerine yoğunlaştı. Hemen bir başka soru gelişir: Neden Dersim Kürtleri, bağımsızlık savaşı döneminde (1919-1923) Kemalist rejime karşı ayaklanan ilk ve son Kürtler(3) oldu?
(*) Hans-Lukas Kieser'in bu makalesi munzurdergisi tarafından Fransızca'dan Türkçe'ye çevrildi. Zaman eksikliğinden dolayı yazar, bu çeviriyi sadece kısmen kontrol edebildi.
Tarihsel olaylann anlatımıyla (I. bölüm) başlayan araştırma, bu olayların Alevi yönünü sorgulayarak (II. bölüm), sonuçlar çıkaracaktır (III. bö-lüm).(4)
Hazırlanış
Koçkiri başkaldırısının "Diyarbakır, Van, Bitlis, Elazığ ve Dersim-Koçkiri bölgelerini" içeren bağımsız "devlet" özlemi, genç Kürt milliyetçiliği için önemli bir aşamadır. Aslında, böyle bir Kürt bağımsızlığı ne XIX. yüzyılın ortalarına doğru güçlü bir Botan Emir'i olan Bedirhan Bey'in, ne de Jön-Türk ihtilalinden sonra İstanbul'da kurulan birinci Kürt Kulüplerinin amacı oldu. (1908)(5); bu zamana kadar halifeliğin kaldırılması hiç gündeme gelmemişti. İsmini Sultan Abdülhamit'ten alan "Hamidiye" adındaki Sünni Kürt aşiretlerinin süvarilik alaylarını 1890'dan itibaren Ermeni milliyetçiliğine karşı ayakla-nışı, Birinci Dünya Savaşı ertesine kadar Kürtlerin birçoğunu Türk-Os-manlı devletine bağlayan asıl bağı açıkça gösterir.(6)
Dersimlilerin çoğu Türk-Rus (1914-1917)(7) ve Türk-Ermeni yenilgisinden faydalanmaya çalışmışlardır/^ Bu arada bazıları açıkça Rus tarafını tutmuşlardır. 1917'de, Dersim-
lilerle Rus komutanı Lahof ve Ermeni komutanı Murat Paşa arasında görüşmeler yapılmıştır. 1918'de Rusların çekilme tehditiyle karşılaşan Dersim, bir yarı özerklik kazanmıştır. Bazı gençleri zorla askere almanın dışında Türkler, Dersimlileri kendilerine katılmaları yönünde ikna edememişlerdir. Ancak Birinci Dünya Savaşı sonuna doğru karar verirler.
Ruslar çekilir ve Ermeni güçleri yalnız kalır kalmaz, Türk hükümetinin gözüne girmek ve ayaklanmaları ona unutturmak gerektiğini düşünen bazı Dersindiler, kendilerine ödenen pek çok ücrete de kanarak milis olurlar^
Dersim'in güçlü aşiret ağası Seyit Rıza, karşı koymayı hep tehlikeli bulmuştu, fakat sonunda Ovacık'taki aşiretlerin bir kısmıyla birleşip Ermeni güçlerini Erzincan ve Erzurum'dan kovmaya karar verir. Çekilen Ermenilerin Kürt köylerine saldırılarından çekinen Seyit Rıza'nın, ancak uzun süre tereddüt ettikten sonra Kürtleri korumak için katılmasının Nuri Dersimi tarafından altmm çizilmesi önemli bir tutumdur.
Ne Seyit Rıza ne de Dersimlilerin geneli Ermenilere karşı düşman olmak istemişlerdir. Her zaman Dersim'in doğu ve batı bölümlerinin bü-
yük bir kısmı Ermenilere karşı yapılan harekatlara katılmamışlardır.(10)
Jön-Türk hükümeti, Bektaşilerin başı olan Çelebi Cemalettin Efendi aracılığıyla Dersimlileri Türk ordusuna katılmaları yönünde kendisine çekmeye çalışmıştır. Kurmay, Rus ve Ermenilere karşı olan savaşında kesin bir çözüm bekliyordu. Çelebi Efendi gibi o da mutlaka katılmması gereken kutsal bir savaşın portresini çizip duruyordu. Fakat Dersim aşiretleri Rus ve Türk ordularının hareketlerini izlemekle yetindiler.01)Nuri Dersimi, aynı dönemde Hamidiye Alaylarının tutumlarını duygulu bir şekilde anlatır:
"Dersim, Türk egemenliğinden kurtulmuş ve özerklik kazanmıştı. Ne yazık ki bölgenin güneyindeki Kürtlerden oluşan Hamidiye Alayları ile uzun zamandır kölelik yapan köylüler yine kendilerini kullandırttılar ve Kürtlere yararının aksine, Rus ordularına ve Ermeni kardeşlerine karşı, gönüllü birliklerle bir intihar savaşı sürdürdüler."0^
1919'dan 1922'ye kadar İstanbul, onların "gerçek başkenti olmuştur."(13) Kürt liderleri buradan, ne sosyal, ne dil, ne de kültürel yönden uyuşan bir oymak tarafından egemenliği altına alınan, birkaç bin kilometre doğuda yaşayan bir Kürt topluluğunu seferber
etmeye çalışıyorlardı. 1918'de İstanbul'da kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti (= KTC), genel bir ayaklanma hazırlamak için bölgeye genç aydınlar gönderir. Sivas yöresinde Zara, Divriği ve Kangal'da veteriner olarak çalışan Nuri Dersimi, KTC üyesi olan Haydar Bey'le beraber 1919 haziranında Dersim'e gider. Beraberlerinde kitaplar ve Kürt gazetesi olan "Jin"i götürürler. Haydar Bey, Ümraniye'de KTC'nin bir şubesini açar. Dersim'deki Kürt hareketinin belki de anahtar ismi olan Alişer, Armudan köyündeki bir Ermeni aracılığıyla KTC şefi Abdülkadir'den talimatlar almıştı.(14) Alişer, Haydar ve Alişan'ın babası ve aynı zamanda Koçkiri boylarının (aşiretlerinin) ağası olan Mustafa Paşa'nın aile yakınıydı. İyi saz çalan, şair ve KTC üyesi olan Alişer, onun sayesinde Koçkiri-Dersim yöresinde örgütlenir. Nuri Dersimi de (Türk ordusuna alman) diğer aydınların aksine Dersim'de bulunmuştu.
Koçkiri ayaklanmalarının gelecekteki liderlerinin toplantılarından biri Haydar'm kardeşi Alişan'ın oturduğu Boğazviran köyünde gerçekleşti. Ali-şan, Haydar, Nuri Dersimi ve Alişer de katıldılar. 1920'de Yellice (Kan-gal/Sivas)'de Hüseyin Abdal Tekkesinde05* aşiretlerle önemli bir hazırlık
toplantısı yapıldı. Bu toplantıya Can-began, Kurmeşan ve diğer aşiretlerle bölgedeki bütün Kürtler katıldılar... Sevr Antlaşması'na göre Diyarbakır, Van, Bitlis, Elazığ ve Dersim-Koçki-ri bölgelerini içeren bağımsız bir devletin oluşumunu başarıyla gerçekleştirmek için hep birlikte silahları alıp sonuna kadar savaşma karan aldılar.06* Bunlar, bir bakıma ayaklanmanın gelecekteki oyunculan sayılırlar. Yani, ayaklanmanın da adını aldığı Sivas, Erzincan ve Dersim arasındaki bölgede yaşayan, sayıları yüzbinlerle ifade edilen(17) ve Alevi Türk köylerinin, komşu aşiretlerinin -ki bunların bir kısmı Dersim'in(18) Alevi aşiretleri- bulunduğu büyük Alevi Koçkiri aşiretleridir. Ayaklanmanın lideri ile ilgili N. Sevgen ve R. Apak gibi birçok yazar, özellikle Alişer'in rolünü yorumlarlar:
"Haydar Bey'in bu işleri yürütecek bir tip olmadığını bilmek gerekir. Perde arkasında asıl ajan ve motor olan Alişer vardı."(19)
"Başından beri, halkı kışkırtan Alişer'in rolü büyüktü. Koçkiri Ayaklanması sırasında, bu adam çok sayıda kötü işlerin gerçekleşmesinde elebaşı ve yönetici olarak kendini lanse
etti.(20)
Seyit Rıza, isyan sırasında insiya-
tifi başkalarına; özellikle delegesi (elçisi) olan Nuri Dersimi'ye bırakır. Demek ki ayaklanmanın başlıca liderleri olarak Koçkiri aşiret ağalarından Alişan ve Haydar'ı, ilk elebaşı ve yönlendiriciler olarak da Alişer ve Nuri Dersimi'yi sayabiliriz/20 Koçkiri ve Dersim'in (özellikle Ovacık) diğer aşiret ağaları da önemli rol oynarlar/22* Alişan ve Haydar, gizliliği tercih ederler. Örneğin, 11 Mart ve 8 Nisan telgraflarını başka ağalar imzalar. Kasım 1920, Hozat'ta ayaklananların yaptıkları bir toplantıda, Ankara'dan şu isteklerde bulunulur:
* Kürt esirlerinin serbest bırakılması.
* Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerden Türk yetkililerin geri çekilmesi.
* Koçkiri'ye gönderilen askeri güçlerin geri çekilmesi.
Hozat toplantısından on gün sonra, 25 Kasım 1920'de "Ankara Büyük Millet Meclisi Başkanlığına", bağımsız Kürdistan hakkını silah zoruyla kazanacakları tehditini içeren bir telgraf çekildi.
Ayaklanma ve Bastırılışı
Hüseyin Abdal Türbesi'ndeki toplantıda alınan kararlardan sonra Kürtlerin eylemleri artış göstermişti. Askeri konvoylara ve karakollara saldıran Kürtler, silah ve erzakları alarak kontrolü ele geçirdiler. Mustafa Kemal'in önemli politik başarılarına rağmen -Erzurum (Temmuz/Ağustos 1919) ve Sivas (Eylül 1919) Kongreleri ve Ankara'da açılan, Dersim'den de dört milletvekilinin bulunduğu(23) T.B.M.M. gibi- ayaklananlar ilerleme gösterir, iç ve dış düşmanlarla mücadele etmekle meşgul yeni kurulan Ankara hükümeti, 1920 baharında Haydar Bey'i Ümraniye valisi, kardeşi Alişan Bey'i de Refahiye'ye(24) atayarak, durumu sakinleştirmeye ve zaman kazanmaya çalışır. Mustafa Kemal, 20 Aralık günü Sivas'ta, Nuri Dersimi'yi tutuklatır, fakat Seyit Rıza'nın tehditi üzerine serbest bırakılmasını emreder; Türk milliyetçi liderinin Ankara hükümetiyle adil tutum içinde olma çağrısı sonuçsuz kalır...
Apak, ayaklanmanın patlak vermesini, Zara kaymakamınm(25) köylülerden, Zalim Çavuş'un(26) geri gönderilmesini istemesi üzerine geliştiğini düşünür. Bunlar eski geleneksel sığınaklarına saldırmayı kabul etmezler (bkz. II. bölüm), fakat Çavuş köyü terk eder etmez kaldığı yeri bildirmeye hazır olurlar. Çavuş, eğer affedilirse, kendi kendine teslim olacağını
söyler. Apak, şöyle bitirir: "Kaymakam her iki teklifi de reddederek yanlış yapmıştır."(27) Altıncı Süvari Alayı, Çavuş'u tutuklamak ve birçok kaçağı toplamak için Ümraniye'ye gönderilir.
Ordu ile karşı koyma 1921 ilkbaharında gerçekleşir. Türk alayının Şubatta Ümraniye'ye geçmesiyle Kürtler şehri ele geçirirler (7 Mart). Birçok asker ve komutan Halis öldürülür, diğerleri teslim olur. Ümraniye olayları yeni Ankara hükümetini zor duruma düşürür(28) ve aynı zamanda başka aşiretleri isyancılara katılmaları konusunda cesaretlendirir. Kangal, Koçhisar, Divriği, Zara, Refahiye, Kuruçay ve Kemah çevrelerini (Türklerle işbirliği yapmakla suçlanan zengin Kürt ağalarının isyancılar tarafından tutuklandıkları yerler) ele geçirirler.
Ankara hükümeti bir taraftan askeri yasayı bildirirken (10 Mart)(30) ve Koçkiri'ye önemli bölükler gönderirken , diğer taraftan da Mart ortalarında, isyancılara bir komisyon gönderir ve Sivas valisi aracılığıyla, ayaklanma hareketini frenlemek ve bölmek amacıyla önemli şahıslara bildiriler yollar.(31) Rahmi Apak'a göre hükümet, böylece ayaklanmayı barışçıl yolla sonlandırma iyi niyetini göste-
rir. "Aşiret ağalarının ve Hozat şeyhlerinin" cevabı olumsuzdur:
"Ordu bir süredir bölgemizde Müslüman ve gayri-Müslümanlann sayısını tespit etmek için sayımlar yapmaktadır. Bu tespitleri yaparak anlaşılıyor ki, hükümet, tıpkı Ermenilere yaptığı gibi Kürtleri de yok etmeyi planlıyor. Demek ki meşru-müda-faa sayılır; Koçkiri aşiretinin tutumu doğrudur."(32)
Aslında, hükümetin bu "diplomatik" taktiği başarıyla sonuçlanacaktı. Koçkiri ve Ovacık aşiretleri bir süre sonra yalnız kalırlar. Haydar Bey bile başkaldırıya karşı mesafesini korur.
13 Mart 1921'de, Merkez Ordusu komutanı Nurettin Paşa, "Koçkiri Ayaklanması'nı bastırmak" için emir alır. Türk ordu generali, şifreli telgrafla, Ümraniye olaylarının bu ayaklanmanın ne denli yeni ve önemli olduğunu gösterdiğini ve bunun yoğun askeri yollarla çember altına alınması gerektiğini, Merkez Ordusu komutanına bildirmişti.(33) Erzincan'da bulunan komutan aracılığıyla Nurettin Paşa şu direktifleri vermiştir:
Operasyonların şiddeti, isyanı yürütenlere doğru yönelir. Halkın güveni kazanılmak ve hükümetin din ayrımı yapmadan bütün yurttaşların mülklerini, hayatlarını, onurlarını ve
haklarını koruduğunu inandırmak gerekir. (...) Başı çekenleri ve kışkırtıcıları tutuklayıp, Sivas Merkez komutanlığına transferlerini sağlamak gerekir. Bunların mülkleri müsadere edilecek, evleri yıkılacak ve yakılacak. Bunlar tek tek değil de köy halkından ise bu işlem bütün köye uygulanacaktır.
Nurettin Paşa, 3 Nisan'da birimlerine, şu cümle ile son bulan başka emirler de iletir:
"Bastına operasyonların sonucu doğrultusunda, Koçkiri aşiretini, ya bir daha ayaklanamayacak sekile getirme ya da onu bölerek şu ana kadar oturduğu bölgeden sürme emri verilecektir."^
îyi niyet göstergesi ile Alevi-Sün-ni farkından söz eden birinci cümle dışında, komutanın emirlerinden yapılan alıntılar, ordu operasyonlarını başlatır başlatmaz, köylerin ve sivillerin maruz kalacakları akınların derecesi hakkında hiç şüphe bırakmıyor.
"Çözüm" askeri mi olmalıydı? Askeri yasa bildiriminden sonra isyancılar, isteklerini büyük derecede değiştirerek ve bağımsız Kürdistan yerine otonom bir vilayet isteğinde bulunarak iki kez Ankara'ya telgraf çekmişlerdi:
"Büyük Millet Meclisi Başkanına:
Yönetimin ve adaletin bir Kürt valisinin elinde bulunduracağı şekilde bir vilayetin kurulmasını istiyoruz. Bu vilayet Kürtlerin çoğunlukta olduğu Koçkiri, Divriği, Refahiye, Kuru-çay ve Kemah kazalarını içeren bölgelerden oluşmalıdır.
11 Mart 1337 (=1921)
Sadattan(36): Alişer
Koçkiri Aşiret Ağalan:
Muhammet ve Taki.
Dersim Aşiret Ağalan:
Mustafa, Seyit Han,
Muhammet, Munzur."(37)
Başkaldıranların kendileri bile önemli imtiyazlara hazırlardı, en azından sözlü olarak... Diğer taraftan birçok hatın sayılır kişi de ayaklanmadan uzaklaştıklanna dair Sivas valisi ve askeri komutanlığa mektuplar gönderdiler. O dönemde Sivas'ta vali olan Ebubekir Hazım Tepeyran'a göre, Nurettin Paşa askeri hareketten vazgeçmek istemiyor ve binlerce masumun ölümünü planlıyordu.(38)
Askeri harekatlann detaylı kronolojisine girmeyeceğim.(39) Fakat nasıl sıralanırlar, nasıl son bulurlar? Hazırlıklar dört hafta sürer. 11 Nisan 1921'de Merkez Ordusu, bütün bi-
rimleriyle operasyonları başlatır. Apak, bir gün içinde, iki köyün yakı-lışmı ve Çegerli(40) bölgesinin "temizliğini" anlatır: Sürekli olarak mülklerin zorla alındığı, kadın ve çocuk, sivillerin ölümünün yer aldığı, canavarca bir yaklaşım. Bu olaylar, Büyük Millet Meclisi'nde, büyük tartışmalara yol açacaktı. Apak aynı zamanda, isyancılann Türk köylerini terk ettiklerini de söyler.(41) Askeri yollarla ve düşmanlanndan (karşıtlanndan) daha üstün bir organizasyonla ordu, bu temizleme işini sürdürür. 24 Mayıs'ta Nurettin Paşa, generale şu mesajı gönderir:
"Ümraniye'ye yapılan baskın operasyonu bitmek üzere. Şu ana kadar Fırat, Erzincan ve Ümraniye arasındaki bölgeyi temizledik ve 500 kadar isyancı öldürdük."(42)
Ölümcül çarpışmalar Haziran 1921 'e kadar devam eder. Sivilleri de katarsak öldürülenlerin ve daha sonra da açlıktan ölecek olanların sayısı çok daha fazlaydı. Koçkiri-Dersim Alevi Kürtlerine karşı yapılan baskının mantığı ve karakteri, Kemalist Türk Hükümetinin "medeniyet" adına 1937-1938 yıllarında gerçekleştireceği etnosidi hissettirir. Fakat boyutu karşılaştınlamaz ve tarihi durum birçok yönden değişiklik gösterir.
Türk bağımsızlık savaşının anlatısı tabii ki Yunanlılara (Batı cephesi), Ermenilere (Kuzey-doğu) ve Fransızlara referans olur ve özellikle batı ve iç Anadolu'da gerçekleşen istanbul ve müttefikler tarafından yönlendirilen monarşik başkaldırıları da bir bir sayacaktır. Fakat bu anlatı, Türk nasyonalizminin, öncelikle Koçkiri-Der-sim Kürtleri tarafından hak talep edilen bir bölgeye -Kuzey Doğu Anadolu- ayak bastıkları olayını unutmamalıdır. Bu isyancıların inziva nedenleri kat kattı: Coğrafi, inançsal (dini), milletlerarası^ ve sosyal ölçüde, ki aşiret ağaları ve Doğu Anadolu'daki büyük toprak ağaları, Ermeniler'den alınanları yasaya uygunlaştırılması öl-çüsündeki beklentileri için ümitlerini Ankara merkez hükümetine bağlamaları daha güvenli idi. Yardımlaşmayı önleyen ihanetler, aşiretlerarası anlaşmazlıklar, kar yağışları ve tek tek ayaklanmalara karşı yapılan yoğun askeri darbe uzun bir uğraşla hazırlanmış olması ve bir Kürt aydınının söylediği gibi, "Saf ve ulu bir fi-kir"in(45) meyvesi olmasına rağmen, bu ayaklanmaya çok geçmeden kanlı bir son verir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (=TBMM)'ye(46) Yankı
16 Mart 1921'de, Osmanlı Meclisi Mebusanı ingilizler tarafından dağıtılır. Aynı yılın 23 Nisanında Mustafa Kemal ve yakınları, Ankara'da yeni bir Meclis oluştururlar. T.B.M.M., birbuçuk yıl sonra, 1921 Ekim başında, Koçkiri dosyasını ele alır. Kürt başkaldırı konusu ve askeri darbe günümüze kadar Türkiye'den silinmeyecektir...
Ayaklanmanın başarısızlığından sonra, savaşanların çoğu Dersim'e sığınırlar. T.B.M.M., yeni bir araştırma komisyonu gönderir (Tetkik Heyeti). Raporunda Alişer ve Nuri Dersimi'yi elabaşı olarak belirler. Sivas'ta Harp Divanı, onları ölüme mahkum eder, Mustafa Kemal, onları ayaklanmanın diğer tutuklularına tanıdığı genel affın dışında tutar, fakat Dersim'de Türk adaletinin dışında kalıyorlardı/4^
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde uzun tartışmalardan sonra, olaylardan "Batılı devletlerin haberdar olması gerekmediği"(48) nedeniyle Koçkiri Olaylarını gizli tutma kararı alındı. Erzurum'dan Mustafa Durak Bey gibi birkaç milletvekili tarafından karşı düşünce savunulmuştu: "Ülkemizde gerçekleşen kötü olayları bütün dünyaya duyurmalıyız. Herkes bilsin... Çünkü beyler, ülkemizdeki bu kötü
olaylar toplumdan sakladığımız için gerçekleşiyor."(49) Engel açıktı: Ordu gücünün kötüye kullanılması ve suçluluk olayı tartışmanın ana sorunu haline geldi, hiçbir milletvekili inkâr edemedi:(50) "itiraf edelim" der içişleri Bakanı Rıfat Paşa.(51) Fakat tehlikede olan yurdu acilen kurtarma görevi tam ve açık bir araştırmayı engeller. "Arkadaşlar, ülkeyi kurtarmak için çaba gösterelim, ilk olarak, ülkeyi kurtarmalıyız."(52) Bu "yüce sözün", "sakıncalı" olmasına rağmen, seansların gizli protokolleri sesli ve açık bir tartışma izlenimi verir.
"Kürt" kelimesi ancak otuzlu yılların başında tabu haline gelir; genel olarak Kürt kökenini kabul etmeyen ideoloji henüz oluşmamıştı. 1921'de önemli olan askeri birlikti. Ermenilere yapılanlar da bilinçaltında gizli kalmamıştır. Bu olanlara karşı yapılan birçok hatırlatmaya bir de Koçkiri baskını tartışmaları eklenir. Bunlar, daha ilk oturumda, görüşmeyi açık mı, yoksa kapalı mı tutmak gerektiği sorgulanırken ortaya çıkar. Emin Bey, gizli görüşmeler talebinde bulunur* yabancıların şunları söyleyeceklerini belirterek, "Dindaşlarına karşı böyle bir tutum sergileyen, Hıristi-yanlara karşı neler yapmaz?" der.
Ayaklanmanın kabul görmeyen
objektifleri tartışmanın dışında kalır.(53) "Alişer bu eşkiyacılığa siyasi bir renk katıyordu" cümlesi genel tutumu özetler.(54) Ayaklananların dışla-nışını üç şekilde görebiliriz: isyancıları belirlemek için kötü söz sarf etme tercihi;(55) vatan haini ilan etme;(56) ve yabancı para (Rus, ingiliz) aldığı şeklinde suçlama.(57) Bu son suçlama konusu tartışmada söz edilir edilmez hemen Dersim milletvekilleri tarafından karşı çıkılır.(58) Diğer iki kritikle ilgili ise bazı milletvekilleri genel af isteğinde bulunur, bölge için adalet istemeye kadar giderler.(59)
Dersim'in dört milletvekilinden biri olan Hasan Hayri Bey, tarihte uzun bir gezinti yapmayı gerekli görür, hatta Çaldıran Savaşı'ndan sonra Yavuz Sultan Selim'in, "Alevilerin kafalarını uçurduğu (...), kurtulanların Dersim Dağlarında saklandığı..."(60) olayına kadar çıkar. Belki bu konuşmasıyla zaman harcıyor, fakat bu kanlı baskının nasıl geliştiğini dile getiriyordu. Eskinin Kızılbaşları Şah'la işbirliği yaptıkları için idam edilmişlerdi, savaş sonrası Dersim Alevileri ise Ruslarla işbirliklerinden dolayı vatan haini olarak suçlanmışlardı/60 ilgili bölgenin bir başka vekili Erzincan'dan Emin Bey, Refahiye'den Türk Alevi ailesine yapılan-
lardan söz eder: Mülkleri alınır, karısı kaçırılır ve Alevi olarak suçİanan aile babası ise sadistçe öldürülür.(62)Dersim vekili Mustafa Bey, askeri saldırının Koçkiri Kürtleriyle sınırlı olmadığını kanıtlamak için Türk köylülerinin de aynı zamanda öldürüldüğünü dile getirir.(63)
II. BOLUM
DERSÎM'DE ALEVÎ KONUSU
Ayaklanmayı başlatan motifler, sebepler ve çıkarlar nelerdi? Hangi durum buna izin verdi? İsyancılar açıkça milli bir amaç dile getirirler: Bağımsız bir Kürdistan.
Entellektüel ve yurtsever Nuri Dersimi yazısında, ilk planda bunu gösterir. Fakat bu tek sebep olmaktan uzak. Bu hareketi besleyen birçok neden vardır. Apak, bu isyanı Kürt bağımsızlığına giden yoldaki ilk önemli adım olarak görmekle birlikte, tipik bir Kemalist olarak, bütün ayaklanmalarda olduğu gibi burada da yabancı güçlerin müdahalesine işaret eder.(64) Apak, bu yorumunda yanılmaktadır. Bu ayaklanmanın sebepleri dört noktada anlatılabilir:
1) Jeopolitik ve tarihi durum. (Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra Ortadoğu ve özellikle güçlü ve merkeziyetçi Türk milliyetçiliğine karşı Doğu Anadolu)
2) Kürt milliyetçiliği (Başta aydınlarca yayılan)
3) Dersim Aleviliği(65) (Etnik-din-sel ve kültürel farklılık gösteren)
4) Dersim bölgesinin yüzyıllık karşı koyma durumu (Çıkarlarını koruma ve kendine özgü yaşam şekillerine bağlı olarak).
Bu ikinci bölümde, bu ayaklanmaya önayak olan Dersim'deki farklılıkları görmeye çalışıyoruz. Son iki nokta -Alevilik ve karşı koyma- bizi özellikle ilgilendirir, fakat bunlar ilk iki noktaya bağlı kalırlar, öyle ise onları da göz ardı edemeyiz. Her durumda eksik, tamamlanmamış bir tek amaca yönelik sayılabilir; bu konuda kesin ve tam bilgi almakta zorlanıyoruz.(66)
Alevilik ve Dersim Bölgesinde Alevi Ameli
Aleviler kimdir? Bu terim Türkiye'de XIX. yüzyıla karşı "sapkın mezheplik" anlamına gelen Kızılbaş sözcüğünün yerine ortaya çıkar. Önce siyasi terim olarak kullanılan "sapkın mezheplik", ilk olarak Safeviler için kullanılır (XV. yüzyıl). Şii mezhebin-
den olan Safevilerin propagandası esnasında birçok Türkmen onlara katı-hr.(67) Bektaşiler, Kızılbaşlan tarikat-laştırmaya çalışırlar.(68) Bektaşiler, Yeniçeriliğe bağlılıklarından ötürü Osmanlı İmparatorluğunda farklı imtiyazlardan yararlandılar.(69) Osmanlılara karşı koymalarından ötürü (XVI. yy'da) saygınlığı kırılan Kızılbaş/Aleviler, yüzyıllarca sapkın olarak görüldüler. Şiiler gibi onlar da ne halifeyi ne de ulemaları tutuyordu. XVI. yüzyılın başında ayaklanmalarının başarısızlıkları sonucu, dini vecibelerini gizlilikle sürdürüyor ve ulaşımın az olduğu bölgelere, özellikle Dersim'e çekildiler.
Eğer, "Bir Alevi, Islamiyete geçmeden önce Yahudi veya Hıristiyan olmalıydı" yargısı Alevilerin geneline yönelik olsa da, özellikle Dersimlileri damgaladığı düşünülebilir.™
Sünnilikteki dini kurala göre Aleviler, açıkça mezhep sapkınlarıdır. ts-lamın beş şartından biri olan dine inanmayı kabul ederler, vecibelerini yerine getirmezler (birleşmeden sonra bile), kutsal kitaplara sadece simgesel olarak önem verirler (Kur'ana ve diğer kitaplara kesin gerçeklik biçmez-ler)(71) ve Arapçayı dini dil olarak kabul etmezler. Günümüzde de çatışan Alevi ve Sünniler arasında önemli öl-
çüde uçurumlar vardır. Günümüz Kürt ve Türk gençleri bile şu özlü sözü bilirler: "Kim iki (ya da üç...) Alevi öldürürse Cenneti hak eder."(72) Bu arada altını çizmek gerekir ki Alevilik, XVI. yüzyılda Perslerin resmi dini haline gelen Caferiye formundaki Ortodoksluk, Şiilikten önemli ölçüde ayrılır. Caferiye de, Sünnilik gibi Kur'anın belirttiklerini ve hadisleri kabul eder. "Aleviliğin, -birkaç konu ve ortak Şiilik sembolüne rağmen-hem Sünni Ortodoksluğundan hem Caferiye'den uzak olduğunu söylemek yanlış olmaz."(73) Alevilikte Ali'nin yeri, tanrısaldır. Tıpkı Hıristiyanlıkta İsa gibi. Sünnilere göre "Ali diğer insanlar arasında bilge ve faziletli biri; Şiiler Ali'nin mucizelerine inanırlar, peygamberlerden sonra onların söylediklerini yerine getiren biri olarak inanılır." Oysa Aleviler, Ali'yi "peygamberlikte var olan ruh ve Tanrının insan olarak ortaya çıkması olarak görürler.(74)
Aleviler genellikle Türkçe konuşur. Din ve kitaplardaki buyrukların dili Türkçedir. Hacı Bektaş Veli bile Türkçe yazmıştır. Tunceli/Dersim, Elazığ, Varto ve Muş dolaylarındaki Alevilerin çoğu Kürtçe (Zazaca ya da Kurmançi) konuşur. Alevi Kürtler aynı zamanda Maraş, Malatya bölgeleri
ile Sivas, Erzincan ve Erzurum dolaylarında bulunurlar.(75) Kürtlerin bazıları Safi mezhebi Sünnilerindendir. Türkiye'de Alevilerden çok olan Hanefi mezhebinden ayrılırlar. Fakat Şafılik ve Hanefilik arasındaki fark Sünni ve Aleviler arasındaki kadar önemli değildir. Aslında çoğu Safi Kürtler, Alevileri ve Yezidileri Kürt olarak kabul etmezler; onlar Kurman-çi ya da Zazaca konuşsalar da, kendilerini öyle kabul etseler bile.(76) Tersine, onların düşüncesi de aynı şekildedir. Bölgede yaşayan Aleviler iki sorunla karşı karşıyalar: Sünni Kürt çoğunluğuna ve Osmanlı/Türk devletine karşı.(77)
Günümüzde de Dersim köylerinde çok az cami bulunur. Aleviler büyük çoğunluğu oluşturur.(78) 1980'li yıllarda köylüler için Devlet tarafından yaptırılan camiler, "Batı'dan gelen memurlar" için konut ya da ambar olarak kullanılır.(79) Aleviler, dinsel ve sosyal özellikte bir toplantı olan "Cem"de birleşirler: Dini bayram, ortak yemek, aynı zamanda "parlamento" ve yargı kurumu...(80) Cem büyük bir salonda ya da yaz aylarında açık havada gerçekleştirilebilir. Toplantının ortasında Dede bulunur ve çevresindeki erkekler, kadınlar ve çocuklar yaş sırasına göre dizilirler. Erkekler
ve kadınlar camilerde olduğu gibi ayrılmazlar. Sünni komşular, bu toplantıları yüzünden Aleviler ve "na-mus"ları konusunda önyargıda bulunurlar. Aleviler, çok evliliğe (istisnalar dışında) karşıdırlar; erkek ve kadının sosyal konumu îslamın geri kalan bölümüne göre daha eşit görünür.
Dini Cem törenlerinde ve bayramlarda0^ lokma dağıtımı, bir paylaşımın göstergesidir. Bu lokmanın bir ikram değeri vardır ve aynı zamanda aile içinde, komşular, köyler vs. arasında paylaşımı temsil eder. Alevilik içinde gerçekleştirilen güçlü tarikat yapısına bir birim ve genel paylaşım ütopyası eklenir.(83) Reddetme, Aleviliğin bir başka güçlü özelliğidir; dini alanda vecibeler, camiler, Ramazanda oruç vs. yoktur; siyasi alanda merkeziyetçi devlete karşı ve XIX. yy. ortalarından önce emirliklere karşı olma; dil alanında resmiyet kazanmamış olan iki dili (Zaza ve Kurmanci) kullanma... Alevi tarihinin protestocu bir bilince sahip olması şaşırtıcı değil. Alevilik, sırlarla dolu savunmacı azınlık dinidir: Dini konularda hiç bir şeyi açıkça söylemez. Dinlerde belirli simge, sert dogmalar, "saf ve zor" hak davaların bulunmaması, Alevilere kimliklerini ortaya koymadan yeni unsurlar(84) sokmaya olanak sağlar.(85)
Bunu doğrulamaya ve yeniden uydurmaya devam ederler. Dersim'in durumundan önceki yüzyıllarda güçlü bir dini bağdaştırıcılığa ve yüzyıhn başından beri, bağımsız bir Kürdistan fikrine karşı hızlı bir görüş açıklığına ve altmışlı yıllardan itibaren de sosyalizme karşı koyma olanağı sağlamıştır. Aleviliğin bu genel açıklığı bazı Kemalist fikirler için de geçerlidir. Türkiye'deki bazı Aleviler, dinin devlete bağlılık göstergesi şeklinde yer alan laikliğe değil de "gerçek laikliğe" kucak açmışlardı. Burada Sünni Hanefilik yeğ tutulur.
Karmaşık dini bağlılıklara rağmen Alevi örgütlerinde çok az hiyerarşi (aşama farkı) vardır.(86) Alevi seyyid-ler, peygamber ailesinden geldiklerini ve sık sık Hacı Bektaş'a yakın ermiş kişilerle akrabalıklarını dile getirirler. Dede(87) sıfatı dini, sosyal ve siyasi lider olarak önemli bir rol oynuyordu. Bumke, Dersim'in diğer bölgelere kıyasla "Hiç bir tarihte, diğer Kürt topraklarındaki gibi bir aşiret sistemi ge-liştirmemiştir"(88)der. -Tarihi belirsizlik sebebiyle- aşiretler arası kavgaların gündemde olduğu ve yaşamak için eşkiyalığın gerekli olduğu bir durumu idealleştirmekten kaçınmak gerekir. Dersim'in sosyal sömürünün dışında tutulduğunu göstermek zordur.(89) Ke-
malistler -Tanzimat'tan sonra ortaya çıkan merkeziyetçi devletin yaptığı gibi- çoğu cahil olan bu kişilerin olumsuz hetorodoks yönleri üzerinde dururlar. 1930'lu yıllarda İçişleri Bakanının bir yazısında şunlar okunur:
"Sünniler Devlete bağlıdırlar ve onun için çalışırlar. (...) Dersim'in çoğunluğunu oluşturan Şiiler (Aleviler) kötülüklerin başlıca nedenidir. Halk, duygulan üzerinde otoritesi olan dedeler ve seyitlerin olduğu gibi ağaların da esiridir. "(90)
Bazı Sünni Kürtlerdeki şeyhler gibi, bazı seyitler keramet sahibi kişiler olarak görülürler. Aleviler, "mucizevidir" derler. Keramet ölüm ile yok olmaz. Mezarlara yapılan ziyaretler buradan gelir. Keramet doğaüstü bir-şeydir, heryerde bulunabilir. Keramet ya da bir tekke pirinin ve şeyhin görevi sadece seyitlere atfedilemez. Bum-ke'ye göre(91) seyitler bağlı oldukları aşiretlerle sınır bölgelerde yaşıyorlardı. Bağımsız, fakat yoksul yaşıyorlardı. Cem törenleri, onları bir ölçüde köy işlerinden kurtarıyordu. Aldıkları hakkın bir kısmını kendilerine ayırıp, bir kısmını da ihtiyacı olanlara veya zor durumdaki köylülere dağıtıyorlardı (Bu, söylediklerimizi doğruluyor). Öte yandan Nuri Dersimi'nin tanıklığında olağanüstü güce sahip seyitler
de görüyoruz: Seyit Rıza ve babası Seyit ibrahim Ağa. Nuri Dersimi, Derviş Cemal aşiretine de değinir: Bu şahıs hayatını kervan rehberliği yaparak kazanırdı, "Seyit oldukları için ne onlar ne de yolcuları hiç bir zaman saldırıya uğramadılar."(92) Kemali tarafından tutulan Erzincan ve Dersim aşiret listeleri, aşiret bağımsız seyitlerin veya Derviş Cemali gibi, kendi aşiretlerini oluşturan seyitlerin varlığını ima eder.(93)
Dersim'de(94) çok sayıda kutsal yer bulunur. Cemevi ve ziyaret yerleri olan bu bölgeler ulaşılması zor dağlarda bulunurlar. Cemevi ve ziyaret yerleri genellikle bir ermişin türbesi, bir çeşmeden ve bir ağaçtan oluşur. Örnek olarak, günümüzde Munzur Baba'nın oğlunun defnedildiği yer olan Düzgün Baba ve Büyük Çeşme ziyaretleri ünlüdür. Buraya çok sayıda Alevi gider ya da gitmek ister. Bazıları bu ziyareti aile pikniği olarak görürler, fakat bazıları da bir gücün varlığına inanırlar ve oraya dua etmeye giderler. Hastalar iyileşme umuduyla; çocuğu olmayan çiftler ise bir değişiklik beklentisiyle giderler. Bazı bölgelerde tekkeler bulunurdu.(95) Bir de -Ortodoksiyi huzursuz eden- birçok manastır ve Ermeni kiliseleri bu ziyaretler nedeniyle kullanılırdı.(96)
Dersim Alevileri ve Ermeniler
Birçok bulgu, Dersimlilerle Ermeniler arasında inanç yönünden bile sıkı bağlar olduğunun kanıtıdır. Diğer bölgelerin aksine Dersim köyleri, çok dinliydi... Hıristiyanlar (Ermeniler), Aleviler, Sünniler... 1914'de Ermenilerin oturduğu bölgelerdeki sayım verileri, içinde kilise ve bazen de Ermeni okulu bulunan, iki ile üçyüz insanın yaşadığı birçok köyü gösterir. Bu köylerdeki Ermeni ve Kızılbaş nüfusları genellikle birbirlerine denkti. Bu veriler aynı zamanda bölgede Ermeni köylerinin sayısının az olduğunu da gösterir.(97) Bruinessen, XIX. yüzyılın sonuna doğru çok sayıda zor durumda bulunan Ermeni'nin Aleviliği ve Kürt dilini benimsediğini ve Alevi-Kürt halkına tamamen karıştıkları konusuna değinir. Molyneux-Seel ise 1914-1918 Savaşı öncesinde Dersim'i ziyaretinde karşılaştığı Alevi Kürtlerin çoğunun Ermeni asıllı olduklarını kaydeder.(98)
Duran bölgesinde 1906'dan beri militan olan Ermeni Rupen şöyle yazar^: "Bizim aziz Karape de onların azizlerinden biriydi."
Seyit Rıza'nın emireri F. Doğan ise, Vank Kilisesine Hıristiyan Ermeniler kadar Alevi Kürtlerin de sık sık gittiğini belirtir.(100) 1936-1938 Ayak-
lanmasının liderlerine karşı suçlama belgesi de, propagandalarından birinde bu kilisenin özellikle rolünü doğrular/10"
Ermeni Garo Sasuni'ye göre, Dersim'de militanlık yapan Ermeniler bu bölgedeki Kürtlerle dostluk ilişkileri içindeydiler. Sasuni, I. Dünya Savaşı sırasında Dersimliler'in, birçok Ermeni'yi kurtardıklarını doğrular.(102) Aynı sayfada, Hamidiye Alayını oluşturan güçlü Kürt aşiretlerinin onlara düşman olduğu konusunda üzüntülerini belirtir. "Kürtlerin babası" olarak çağrılan Sultan Abdülhamit, 1891 yılında bir dış tehdite karşı (özellikle Rus) bir de Dersim ve Musul'da Kürtlerin başkaldırılarına ve Ermeni ayaklanmalarına karşı Sünni Kürtlerden oluşan Hamidiye Alaylarını kurmuştu.00^ O dönemde Alevi aşiretleri ile Ermeniler, Jön-Türklerin Abdülha-mid'e karşı yaptıkları devrimi (1908) alkışlarlarken, Sünni Kürtler başkal-dırırlar.(104) Dersimliler savaşa yer yer katılırlar; 1915'te Jön-Türk hükümetinin organize ettiği Ermenilere saldırı olaylarına daha da az katılırlar. Tam tersine, Dersim sığmak bölgesi rolünü oynuyordu. Gozaros de Alexa-nian'ın kendisi de belli bir süre burada saklanmıştır. Şunu yazar:
"Dersim'de Kürtler arasında yeni
bir hayata başlamış çok sayıda Ermeni bulunuyordu..."(105)
Nuri Dersimi'ye göre 36.000 Ermeni, Dersimliler tarafından kurtarılmıştı; bu da Türk hükümeti tarafından şiddetli eleştirilere yol açabilirdi.(106) Buna rağmen Dersimliler, Anadolu'nun büyük bir kısmını içeren bir Ermenistan planını kabul edememişlerdi. Bu nedenle 1918'de(107) Ermeni komutanı Murat Paşa ile anlaşamamışlardır. Mustafa Kemal'e(I08) de aynı tavn koymuşlardır.
Ermenilerden iki yıl sonra, 1917'de, çok sayıda Kürt'ün -ve saV dece isyanın Botan'dan Dersim'e kadar yayılanlar, başkaldıranlar değil-de, benzer kaderle karşılaştıklarını belirtmek yararsız değildir.(109) Dört yıl sonra; Mart 1922'de yeniden ayaklanan Kürtler, Türk hükümetinin tıpkı Ermeniler gibi(n0) onları da yok etmek niyetinde olduğunu bildiklerini bir telgrafla Ankara'ya bildirdiler. Rahmi Apak şöyle der:
"Türklerin Ermeniler gibi Kürtleri de yok edecekleri söylentisi bütün bölgeye yayılıyordu."(111)
Nuri Dersimi'ye göre, merkez ordusu komutanı Nuri Paşa, birçok kez şunu dile getirmiştir:
"Türkiye'de 'zo' (=Ermeniler) diyenleri yok ettik, aynı şekilde 'lo'
(=Dersim Kürtleri) diyenleri de ben yok edeceğim."(112) 3-5 Ekim 1921 Koçkiri Ayaklanmasının bastırılmasından sonra, Ermeniler gibi yok edilme görüntüsü Ankara'da B.M.M. görüşmelerinde büyük yankılara yol açar. "İsyancılar, Alevi-Kürtlerin de Ermeniler gibi yerlerinden edilecekleri düşüncesini yaymışlardı, bu da isyanın büyümesine yol açmıştır."013) "Ümraniye'den geçen bir teğmen, 'Ermeniler gibi sizi de bitireceğim' diyerek bölge Kürtleri arasında paniğe yol açmıştı."(114) Dersim'de dağıtılan Kürt gazetelerinde Kürtlerle Ermeniler karşılaştınlmıştı.(115) "Ermeniler gibi bizim de kafamızı uçururlar" söylentisi yayılıyordu/116) "Ceza bahanesiyle Ümraniye'de olanlar, Afrika barbarlarının bile kabul edemeyecekleri aşırılıktaydı ve bu da Dersimlileri korkuya boğuyordu. Böyle bir şey Ermenilere karşı bile yapılamazdı."(117) "Doğru, Erzincan'a saldıran Ermenilere bile böyle vahşet uygulanmamıştı."01*0 Sadece bir tek referansım var: Ali Kemali'nin bize söylediğine göre, Ankara'ya gitmek için Sivas vilayetine saldıran binlerce Dersim isyancısından yirmi kadarı, küçük bir köyü yağma ettiklerini ve oturanları öldürdüklerini şu sözleriyle doğrularlar: "Ermenilere yaptıklarınızı size geri ödüyoruz."019)
Alevi Dersim'în Başkaldırış Şekli
Dersim tarihi az incelenmiş olmasına rağmen, farklı yazarlar(120)şu noktada birleşirler: Bu bölge birçok yönden Osmanlı imparatorluğu 'na ancak formel olarak bağlıydı. (Gerçekte pek bağlı değildi) Önemli yönlerden Dersim egemenliğini koruyordu; bu da açıkça vergi ödemediği ve orduya asker temin etmediği anlamına gelir.020 Bu da Dersim'in devamlı bir ayaklanma hazırlığı içinde olduğunu gösterir.022* Safavilerin yanındaki Kızılbaş geçmişi bir tarafa, Çaldıran'da Şah ismail'in yenilgisinden sonra (1515) Osmanlı egemenliği altında kurulacak olan Sünni Kürt prensliklerine karşıydı; onlardan uzak duruyordu.(I23) Güçlenen, top ve silahlarla olduğu kadar sert bir ideoloji ile de silahlanan Kemalist devlet, ağalar ve dedeler tarafından yönlendirilen cahil, geri kalmış halkı medenileştirme ve modernleştirme misyonunu yerine getirerek ancak 1930'lu yıllarda bu sığınak-da-ğın direnişini kırmıştır.(124)
Dersim (Tunceli bölgesi) günümüze kadar aşağılanmışlığıyla bilinir. Kanıtını görmek için de Türkiye'nin batısında oturan birçok kişiyle konuşmak yeterlidir. Hatta çocukların kim-liklerindeki doğum yerinin başka bir
yeri göstermesinin daha iyi olacağını düşünen aileler bile vardır.
Dersim'i oluşturan Kürtlerin bir kısmı büyük yabani Kızılbaş aşiretin-dendi.
Bu cümleler, Dersim'e komşu olan Harput (Elazığ) bölgesinde doğan (1898) ve büyüyen bir Ermeni tarafından yazılır:(i25) "Yabani Kürt aşiretleri Kızılbaşlar tarafından tutulan bölgede tehlikeli olarak bilinen bir dağ yolunda üç saat yürümek" ona çok tehlikeli görünüyordu.(126) Dersim, egzo-tik(127) bir bölge olarak insanların kafasında nasıl bir şekilde oluşabilirdi? Türklerin çok az uğradığı bu bölgede eşkiyalığın üstünde durmak Kemalist propagandası için zor değildi. Halkın kendisi de güvensizlikten şikayetçi idi.(128) Aslında, adaletin elinden kaçmak için Dersim'e sığınmak isteyen komşu bölgelerden birçok katil vardı. Sığınmak isteyen birini devlete teslim etmemek birçok ağa için namus işi idi.(129) F. Doğan, ayaklanmalar esnasında, ordu ile işbirliği yapan, genelde onlar olduğu için kendi kendine öfkelenir.03^
Dersim milletvekili Hasan Hayri Bey, hemşehrilerini parlamento önünde savunmak gerektiğini düşünür ve eşkiyalığın neden yayıldığını anlatır: Kıyıma uğrayan mezhep sapkınları
dağlara sığınmak zorunda kalmışlardı. Dışanya yönelik geliştirdikleri küçük ticaretlerinde, Kürt oldukları için sömürüldüler. Tek varlıkları olan koyun, keçi ve süt ürünlerinden alıyorlardı. "Bu nedenle Dersim'de eşkiya-lık yaygınlaşıyordu ve çok kötülük getiriyordu, fakat buna rağmen Dersim islam dininden ayrılmadı, bunu yapmaya da niyeti yoktu."(13l) Alevilerin yüzyıllar boyu Sünni devletlerle karşı karşıya olduklarını hatırlatmak gerekir ve bu da yok etme mücadelesi ile çığırından çıkıyordu.
Apaçık olan bu durumda, çevresinde imam Ali ve Pir Sultan Abdal gibi yerel gelenekleri örnek alarak, şehitlik ve fedakarlık din ve kültürü oluşarak, din daha çok bir silahlı savaş halini alır.(132)
1916 yılında Ermenilerin öldürülmesinden korkup aynı şey onlara da yapılır diye, çevredeki Osmanlı garnizonlarına saldırı düzenlemek amacıyla03^ Dersim'de birçok Alevi Kürt aşiretleri bir seyitin önderliğinde Düzgün Baba'ya giderler. 1920'de Yellice'de Hüseyin Abdal Tekke-si'nde Koçkiri Ayaklanmasının hazırlıkları için önemli bir toplantı yapılır. Kangal ve Divriği bölgesindeki Hasan Baba Tekkesi de aynı zamanda özgür Kürdistan fikri ve silahlı bir
çarpışma gerekliliği üzerine konuşanların, özellikle de Alişer'in toplantı yeriydi.<134) Koçkiri Ayaklanmasından çok az şiir günümüze kadar gelebilmiştir.0350 iyi bir şair olan Alişer, Ali'ye ve Alevi sembollerine de değinir:
Yemin edenler elmaya Zülfîkârı Mürtezaya Geriden teller çektiler Biz uymayız eşkiyaya
Dilo yaman yaman yaman Çiyan gırto berf u duman Mera bişin şahe merdan Ew dermane hemu derdan(136)
Ali'nin kılıcı Zülfikâr, yemin edenler arasında kesilen ve paylaşılan elma, Ali'ye yapılan çağrı XVI. yy'da Kızılbaşların çarpışma zamanına kadar çıkan belirgin bir Alevi simgeleri idi. Alişer de bunları Zülfîkân temsil eden bir kılıç üzerine isyancılara yemin ettirerek ve Zülfikânn kestiği elmayı yerken Ali'nin eşi Fatma'nın dualarına başvurarak tekrar kulla-nır.(137) Dini büyütmemek gerekir: Alişer'in bu şiiri de sadece son dörtlükte ve nakaratta ortaya çıkar. Bir başka aşık olan Aşık Sefil Gazi'nin şiirinde sadece bir önceki dizede Tanrıya ya-
karış vardır.(138) Ayrıca, milli konular da bu şiirlerde yer alır.(139) Bu şiirin son kıtası Türkçedir, nakaratı ise Kur-mancça yazılmıştır.(140) Bu da Koçkiri-Dersim hareketlerinin ne dil ne de etnik konularda bir düzen birliği içinde olduklarını gösterir. I. Bölümde de söylediğimiz gibi, birçok Türkmen köyü bu harekete katılır ve Alişer de aynı zamanda onlara Türkçe rehberlik yapar.
(141)
III. BÖLÜM
MERKEZİYETÇİLİĞE
VE MİLLİYETÇİLİĞE
KARŞI DERSİM
XIX. yy'dan itibaren Sünni Kürtler üzerinde şeyhlerin oynadığı rolü ve milli ayaklanmalardaki ilişkilerini incelemiş olan Martin van Bruines-sen'i referans alarak(142), kısaca şunu çıkardım:
* Reformlar ve İmparatorluğun merkezileşme sonrasında Kürt emir-darların ortadan kaldırılması aşiretlerin aracısı olarak şeyhlerin rolüne önem katıyordu.
* Ermenilerin lehine gelişen dış siyasi baskılar (Hıristiyan güçler) ve Doğu Anadolu'da batılı dini misyo-
nerlerin varlığı Kürtler ve Ermeniler arasında tansiyonu yükseltiyor ve şeyhlerin rolünü güçlendiriyordu.
* Reformlar azınlıkların genellikle aşiretin borçlu oldukları Kürt ağalarına bağlı olan Hıristiyan köylülerin korunması amacını güdüyordu. Hıristiyan güçlerin desteğinden cesaret alan bu azınlıklar, aşiretlere ödeme yapmaktan ve mal vermekten vazgeçmeye çalışırlar.
* Reformların olduğu kadar Hıristiyan güçlerin etkisi de XIX. yüzyıl boyunca, üstünlükleri ve ayrıcalıklarını böylece gündeme getirmeyi gören Kürtler arasında rahatsızlık yaratır. Şeyhler(143) sözcülük yapıyor ve bu durumda da öncülük yapıyorlardı.
Durum, hangi ölçüde ve neden Dersim Alevi Kürtleri'ninkinden farklılık gösterir?
* Dersim'le karşılaştırılacak ne bir rahatsızlık, ne de iyileştirecek şeyhler vardı. Kemalistlerden önce ve merkezi otoriteyi yerleştirmek için birçok girişime karşı, hiçkimse Dersim'de yasa ve değişik yaşam şeklini gündeme getirmeyi başaramadı. Sığınak-dağ olarak, Osmanlı merkeziyetçiliğine ve yolları üzerindeki Jön-Türklere karşı bir takım başarılar göstererek kendilerini savunuyorlardı.
* Dersim'e yerleşmiş batılı dini
misyonerler olmadı. Dersimliler, Ermenilerin lehine olan dış siyasi baskının onları ilgilendirdiğini düşünmediler (Bu düşünce pek yakında "Büyük Ermenistan" planı ortaya çıktığında değişecektir).
* Batı, ayrı olan bu bölgeye bir etkide bulunamazdı, zaten ilgilenmiyordu da...
* Arazi aşiretçiliği sistemi, az gelişmiş gibi görünür.
Dersim'in Alevi-Kızılbaşlan, "sığmak dağlarında" kimliklerine yapılan her türlü saldırıdan kendilerini koruyarak karşı tutum almışlardır. Dersim, sadece Osmanlı kuruluşlarına karşı değil de Bektaşilere karşı da birçok özgürlükten yararlanıyordu. Der-sim'de bulunan Alevi kurumu, Bekta-şilerinki ile çok az bağlantıda idi. Doğu Anadolu'daki Aleviler için Dersim'deki dedenin birinci otorite sahibi olduğu söylenir.(144) Nuri Dersimi ile bir görüşmesinde Çelebi Cemalet-tin Efendi'nin şu sözleri çok anlamlıdır:
"Yüzyıllar önce Hacı Bektaş Veli, Dersim'deki aşiretleri birleştirmek için (Bektaşilerle) bölgeye birkaç misyoner gönderir. Fakat onlar öldükten sonra, zamanla oğulları onu unuturlar ve ayrılıp tamamen Kürt olurlar. Kendi istek ve düşüncelerine göre
akıl ve mantık dışı bir din geliştirirler ve Dersindiler bunu kendi kurallarına göre düzenlerler..."(145)
Bektaşi düzeninin üst temsilcisi, Dersimlileri savaşa katılmaya çağırır, başarılı olamaz (bkz. 1. Bölüm). Onlar için Kemalistlerin oluşturacağı yeni güce karşı kendilerini savunmak mantıksız değildi, ilk Türk milliyetçilerinden birkaçı Bektaşi olduklarını söylerlerdi.046* Türk olan ve Hacı Bektaş kurumu(147) kimliğini taşıyan Anadolu Alevilerinin büyük çoğunluğunun Kemalizme karşı düşmanca bir tutum sergilemediklerinin altını çizmek gerekir. Tam tersine; laik devletin bir vatandaşı olarak daha çok hak ve eşitliğe sahip olma umudu ile onu destekliyorlardı. Alevi köylerinin Doğusu için de aynı şey geçerli idi.(148) Mustafa Kemal, Alevilere yakın olduğunu söylüyor ve laikliği öne sürerek büyük bir koz elde ediyordu. Böylece Kemalizme karşı Aleviler arasında bir tutarsızlık olduğu sonucuna varabiliriz.
Fakat halifeliğin kaldırılmasından önceki yıllarda gelişen propaganda, Doğu'ya; özellikle Kürt Sünnilerin çoğunluğuna karşıydı. Bu propaganda bütün Müslümanlara, dine karşı olanlara ye "Türk topraklarının" bölünmezliğine karşı savaşmalarını istiyor-
du. Kürtlere bazı haklar ve Kürt ağalara önemli unvanlar sözü vererek büyük başarı gösterdi. Van Bruinessen şöyle yazar:
"Halifelik adı altında Türk-Kürt kardeşliğine çağrıda bulunan Kemalistler, Kürt milliyetçilerin çağrılarından daha çok başarı elde ettiler. "(149)
Ekrem Cemil de, Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra Türk liderinin kazandığı kişileri ve Kürt bölgelerini sayarak şu sonuca ulaşır:
"Bu dönemde, sadece Mustafa Kemal'le birleşmeyen Koçkiri ağaları, silahlara sarılıyor ve Kürt kimliklerini kanıtlıyorlardı.(150)
Güçlü aşiret dinamiği "1880'de Şeyh Ubeydullah, 1925'te Şeyh Sait ve 1961 'de Mustafa Barzani gibi liderleri, milli ve dini bir konuşma ile kaynaştırmayı başararak seferberlik halini almıştır."050 Diğer durumlarda, genelleştirilmiş ve uzun süreli bir direnişi sürdürmekte zorlanmıştır. Koçkiri'de, bu düşünce doğal olarak aşiret dinamiği arasına dayandırılıyordu. Fakat dini bir konuşmaya girmiyordu. Milliyetçilik hiç dinin yerini almış mıydı? Hiç bir zaman... Aleviler, özellikle de Dersimliler, daha çok yeni inançlar ve düşünceler yönünde kimliklerini yeniden yaratma eğili-mindeydiler. Belki de Koçkiri-Der-simliler şu cümle ile örneklendirilebi-lecek Kemalist Jön-Türk düşüncesinden etkilenen bir anlayışı çok erken kazanmışlardı: "... Sadece askeri egemenlik değil, aynı zamanda dini ve siyasi egemenlik de geleceğimiz için hayati bir meseledir. "(152)
1918 yılı sonundan itibaren hemen hemen her Kürt köyünde kurulan "Kürt Kulüpleri", "Herşeyden önce, Kürt şehirlerinin Kürtlüğünü ve İslamlığı korumak" amacındaydı.(153) İslama saygı ve Kürt-Türk kardeşliğinden söz eden Kemalist vaadlerle çok çabuk yetindiler. Bazı Sünni Kürtler için Koçkiri sadece bir Alevi ayaklanması idi.(154) Dersim'in Alevi Kürt birliği, onu kınayan ve suçlayan bir dine yapılan çağrı ancak kendi savaşını körükleyebilirdi. Türk bağımsızlık savaşı kazanılır kazanılmaz, Kemalizm öncelikle Dersim dışında, Sünni Kürtlerin yaşam şekillerine ve dinlerine karşı saldırıya geçer.
Koçkiri örneğini kastederek, Ro-bert Olson'un şu yazdığından önemli dersler çıkarılabilinir: "Şeyhler ağalara göre ayaklanma lideri olarak daha güvenilirdi; birleştiricilik özellikleri, geniş bir birim oluşturmak için gerekliydi, ve... daha milliyetçi idiler."
Olson, biraz ilerde şöyle devam eder:
"1921 Koçkiri Ayaklanmasında, din ve dil farklılıklarının oynadığı rol ne olursa olsun, 1925 Isyanındakin-den daha önemsizdir. Bu aynı zamanda bir gevşeklikti: Sünni-Zaza-Nakşi-bendi İsyanı din, dil karışıklığı ile daha güçlü ve daha birleşik olabilirdi."05^
Ermenilere yönelik tutum bu iki hareketi mantıklı bir şekilde ayırde-der. Koçkiri Dersimlileri çoktandır geleceklerinin Ermenilerinki gibi olacağını görürken ve Alişer de, örneğin, bir Ermeni habercisine yardım ederken, Şeyh Sait Ayaklanması onlara karşı mesafesini korur ve bu da dini (Sünni) kurtarmayı amaçladığı içindir.056* Koçkiri'ye kıyasla, dine bağlılığı açıkça daha güçlü idi.(157)
Olson'un incelemesinde, "Kürtler tarafından götürülen ilk büyük milli isyan Şeyh Sait'inki olmuştur." Van Bruinessen ile beraber, "Açıkça ne dini ne de milli olduğunu" söyleyebiliriz.058* Dini isteklerde bulunmayan bir isyanı "dini" olarak adlandırmak güçtür. Koçkiri Ayaklanması "laik" tarafsızlığa değil, daha çok Türk milliyetçiliği ve merkeziyetçiliğine karşıydı. Bağımsız bir Kürdistan isteği ile Koç-kiri-Dersim ideolojisi İstanbul'daki entellektüel Kürtlerin radikal grubunun düşüncesinden ilham almıştır.
Eski başbakan ve cumhurbaşkanlarından Celal Bayar şöyle der:
"Şeyh Sait, Kürt islam Cumhuriyeti kurmak istiyordu. (...) Dersim isyanı düşüncesi tamamen bir Kürt politikası idi. Doğrudan doğruya özerk bir Kürt hükümeti kurmak istiyorlardı. (...) Dersimlilerin en ülkücü olanları Kürt sorununu konuşmak için Koçkiri'de bir araya geliyorlardı. (...) Bana göre, Koçkiri Ayaklanması diğerlerinden daha önemlidir. "(159)
Koçkiri Ayaklanmasından yaklaşık on yıl sonraki Ararat İsyanı (1930), önceki iki ayaklanmanın bir bakıma meyvesi idi. 1925'teki kanlı baskın, savaşı sürdürme isteğinde olan eski Türk ordu komutanı İhsan Nuri komutasında ve beraberindeki birkaç aşiretle 1925 Ayaklanmasından kurtulan grubu kasteder.
Ararat İsyanının temelinde Ermenilerle işbirliği ve bir entellektüel Kürt kuruluşunun desteği bulunuyordu (Haybûn). Coğrafi yönden de Koç-kiri-Dersim'e benzer; Diyarbakır, Van, Bitlis, Elazığ ve Dersim-Koçki-ri bölgelerini içeren bağımsız bir Kür-distan isteği vardı.
Ararat İsyanı, bir dış destekten ve Ermeni Cumhuriyetine yakın oluşundan yararlanmasa da, daha çok bölgesel devlet statükosunun politik kurbanı olur.(160)
1925'te Doğu Dersim'de birkaç aşiret Şeyh Sait güçlerine arkadan saldırmışlardı, 1930'da bunun aksine, Kürt milisleri (Aleviler) cezalandırmak ve Ararat İsyanını bastırmak için işbirliği yapan Doğu ve Batı Dersim aşiretleri, Seyit Rıza komutasında birleşirler.
1936-1938 Dersim Ayaklanması (Seyit Rıza ile beraber) Doğu Anadolu'da Koçkiri'nin başlattığı iki savaş arasındaki Kürt başkaldırılarının parantezini kapatır. Kürt-Alevilerle beraber ikisi de hemen hemen aynı bölgeyle ilgilenirler. İki durumda da Dersim'de bir kimlik için, bir de tabii ki haklarının korunmasını da içeren bir savaş vardır. Bu "tutuculuk"a Kürt milliyetçiliği eklenir; okumuş liderler olan Alişer ve Nuri Dersimi'nin varlığı bir bakıma garanti oldu. Tarih akışının gösterdiği 1936-1938 Ayaklanması bu kadar geniş bir milli Kürt düşüncesi ile beslenemiyordu. Alişer öldürülmüş, Nuri Dersimi, isyan sırasında sürgün edilmişti. Koçkiri-Der-sim İsyanı, Kürt milliyetçiliğini radikal hale getirmiş ve Kürtleri, Kemalist devletle doğrudan ilk kez karşı karşıya gelmesini sağlamıştı. 1936-1938 Ayaklanmasında Dersimliler, böyle açık bir karşı koyma girişiminde bulunmaya cesaret eden ilk ve son olduklarını kanıtladılar. Çok büyük bir aşiret kaybettiler. Kemalistler, Dersim'deki Alevi Kürtlere saldırarak, ilk kalıntıları 1921'e dayanan bir operasyon geliştirdiler. Bu askeri operasyonlar, 1915'teki Ermeni olaylarını hatırlatır.
İncelememi beş varsayımla bitiriyorum. Olaylardan alman gerçek sonuçlar yerine, çalışmamı özetleyen fikirlerin bir "özetini" oluşturur bu varsayımlar. Bazıları geçmiş bölümlerde zenginleştirilmiş anlatımlar içerir (III ve V.), diğerleri, bir kısmı benim araştırmam olan sezgili ve genelleştirilmiş varsayımlardır. (I ve II.)
I. Birinci Dünya Savaşı'nın hemen sonrasına kadar, entellektüel ilhamlı Kürt milliyetçileri dini kullanmadan mücadeleyi başlatmayı başaramadılar.
II. Türkiye'de Kürt Ayaklanmaları (1938'e kadar) belirgin bir Alevi-Sünni bölünmesiyle belirginleşmiştir. Birine inanan Kürtler, diğerinin ayaklanmasına katılmamışlardır, hatta bazen de hükümetle birleşerek ayaklanmaya karşı koyarlar. Bu çarpıklık günümüze kadar önemli bir sosyal faktördür.
III. Dersim'in Alevi Kürtleri, Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra bağımsızlıklarını talep etmekte ilk sıradadırlar; bunu:
* Genelde Osmanlı İmparatorluğundan (onları mezhep sapkını olarak gören Sünni sultan halifeden),
* 1914-1918 savaşı sırasında Jön-Türklerin yönettiği İmparatorluktan (sadece uzaktan katılırlar),
* Yunan, Ermeni, Fransız düşmanlara karşı Kürtlerle birleşmek için her zaman İslam birliğinden söz eden Mustafa Kemal'in yönetimindeki 1919-1922 yıllarının Türk hükümetinden (Sünni Kürtlerin çoğu Kemalist hükümete karşı ancak halifelik kaldırıldıktan sonra ayaklanırlar, içlerinden bazıları Jön-Türk ve Kemalist-lerle 1914-1923 savaşma katılırlar),
IV. Alevi ortamı, gelenek farklılığı ve coğrafî-tarihi durum Dersim'de bağımsız Kürdistan fikrinin çıkışını kolaylaştırmıştır. Koçkiri-Dersim isyancıları, Dersim yurdunda kimliklerini koruma fikrine sınır koymadan, merkeziyetçiliğe ve Türkleştirilmeye karşı savaşırlar (1936-1938'da durum böyle idi). Dini söylevleri daha gizli, Şeyh Sait dönemine göre dil ve tek etnik birliği daha az belirgindir.
V. Uzun süre birlikte yaşamaya bağlı olan ve Dersim'in kaçaklara sığınak olması olayı ile gelişen Kürt-Ermeni kardeşliği, Alevi-Sünni inanç uçurumunu artırır ve Koçkiri hareketinin "zihniyetinde" önemli rol oynar.
Dipnotlar
1) Şu anki Türkiye'nin kuzey-doğusun-da bulunan (Divriği/Sivas, Tercan/Erzincan ve Elazığ) arası. 1930'lu yıllarda ismi Tunceli olarak değiştirilir. (Bölgedeki birçok isim gibi) Koçkiri, Sivas'a doğru Dersim'in batısına komşu bölgeyi gösterir.
2) Nuri Dersimi, Hatıratım, s.99. Bu kitap yazar öldükten 13 yıl sonra 1986'da Stockholm'da çıkar.
3) 1937-38 Dersim Ayaklanması. Türkiye'de silahlı Kürt isyanı tekrardan 1984'te başlar. (Tunceli/Dersim'de 1991'de. Yeni Ülke, 6-12.1991, s.12)
4) Koçkiri Ayaklanması ile ilgili bu yazının kaynakları şu kitaplardır: (Rus ve Ermeni kaynakların yokluğu ve de ulaşılmayan Türk Askeri arşiv dokümanlarının eksikliğini not ediyoruz; İngiliz dokümanlarla ilgili, Robert Olson'un verdiği bilgilerden yararlanıyorum. The Emergence of Kurdish Nationalism 1880-1925, Texes 1991/1. yayın, 1989)
* Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde
Dersim (Bu kitap 1. yayınında 1952 Halep/Suriye'de çıkar. 1938'den beri burada sürgündü). Bu milliyetçi Kürdün iki kitabı birçoğuna güvenilir görünen değerli bilgiler içerir.
* Rahmi Apak, Türk İstiklal Harbi-îç Ayaklanmalar (1919-1921), t.b., Ankara 1984 (T.C. Genelkurmay Bask. Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Seri No: 1, Gnkur. Basımevi). Bu eski Türk askeri Koçkiri Ayaklanmasında önemli bir yer korur.
* Ali Kemali, Erzincan Tarihi, İst. 1930 (Türkçe 2. yayın: İst. 1992).
* Faik Bulut, Belgelerle Dersim Raporları, İst. 1991. (Bir kısmı Ali Kemali'den alman doküman ve belirtileri)
* T.B.M.M. Gizli Celse Zabıtları, Ankara 1980.
* Koçkiri Ayaklanması birçok Türk kitabında önemli yer tutar. Buna karşın Batılı dillerde Koçkiri üzerine yayın neredeyse yok. Fransızca Müslüm Erdoğan'ın "Koçkiri Ayaklanması" (EHESS, Paris 1991) Robert Paris yönetiminde yayınlanmamış) ve İngilizce R. Olson kitabında 10 kadar sayfa. Age, s.28-29.
5) Nakşibendi şeyhi Ubeydullah'ın isteklerinin dışında (1880). Olson, age, s.2.
6) Martin Van Bruinessen, "Vom Osme-nismus zum Separatismus; J. Blasch-ke/M.van Bruinessen, Berlin 1989; R. Oi-son, age, s. 1-25.
7) Kürt kökenli Kemalist tarihçisi Fırat, yakınır. M. Şerif Fırat, Doğu İlleri ve Varto
Tarihi, Ankara 1983 (1952), s.114.
8) Rusça bilen Koçkiri'den Alişer, Kürt sorununu çözebilmek için Rus ordusu ile gizli ilişkilerde bulunur. N. Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s.280.
9)N. Dersimi, age, s. 118.
10) N. Dersimi, age, s. 118.
11) N. Dersimi, age, s.102.
12) N. Dersimi, age, s.114.
13) H. Bozarslan, Kemalist Türkiye'de Kürt Milli Meselesi, EHESS diploma anılarından; Robert Paris, Paris 1986, s.95. (Yayınlanmamış)
14) Apak, age. s.152-153; N. Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 121-122; N. Dersimi, Hatıratım, s. 100; Nazmi Sevgen, "Koçkirili Alişer", Tarih Dünyası, Sayı 9, İstanbul 1950, s.378.
15) Tekke=Toplantı, eğitim ve konaklama yeri.
16) N. Dersimi, age, s. 126.
17) Mark Sykes, The Caliphs Last Heri-tage, London 1915, s.584. Söylentiye göre Dersim'den gelen 1000 aile saymıştır.
18) Hozat ve Çemişkezek aşiretleri, Batı Dersim'den toplam 45.000 savaşçı 1920'lerin sonunda bir toplantı esnasında isyana katıldıklarını belirtirler, N. Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 128. 1927'de tutulan bir istatistiğe göre Dersim'de 270.000 kişi bulunur, N. Dersimi, age, s.57. N. Dersimi, bölge ve aşiretler hakkında bilgi verir ve katilimi an dile getirir. Türkmen vilayetlerinin dışında Alevi olan Koçkiri
aşiretinin tümü Türkçe biliyordu, N. Dersimi, age, s.64-65 ve 126. Apak, age, s.151.
19) N. Sevgen, age, s.378.
20) Apak, age, s. 153. Alişer'in yanında onun sağ kolu olan, dilini olduğu kadar silahını kullanmayı da bilen karısı Zarife Hanım vardı. Çiftin çocuğu yoktu. "Her yıl Dersim'e giden Zarife Hanımın, aşiretler arasında büyük saygınlığı vardı.". N. Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s.278-281'de Alişer ve Zarife'ye saygılarını sunar. Türk subayı N. Sevgen de (age) Zari-fe'yi aynen tarif eder ve Alişer'e duyduğu saygıyı da gizlemez.
21) N. Dersimi'nin rolü, R. Olson'un, age, s.28'de fark ettiği gibi pek açık değildi. Aslında, N. Dersimi, kendi işlevinin önemini Hatıratım'da açıklar, age, s. 105-117. Fakat başka hiçbir yerde ne ismi geçer ne de görevinden söz edilir. Askeri bir lider değildi. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ans. 1907, N. Dersimi, rolünün önemini kanıtlar; aynı şekilde H. Bozarslan, age, s. 122.
22) N. Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 159.
23) Meço (Miço) Ağa, Mustafa Diyab Ağa, Ahmet Rainiz ve Hasan Hayri, N. Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 130-132.
24) N. Dersimi, age, s. 127.
25) Asker geleneğine bağlı Apak, onu Yıldızeli/Yozgat İsyanına kansan ve Dersim'e kaçmak zorunda kalan bir haydut ve bir hırsız gibi tanıtır. N. Dersimi'ye göre bir
Kürt kahramanıdır. N. Dersimi, age, s. 151.
26) Ümraniye'ye bağlı olan Zara valisi,
27) Apak, age, s. 154.
28) Bu nedenle Ümraniye Olayı (=Koç-kiri Hadisesi) Ebubekir Hazım Tepeyran, Belgelerle Kurtuluş Savaşı Anıları, îst. 1982, s.69.
29) R. Olson, age, s.32.
30) Apak, age, s. 156. N. Dersimi, age, s. 145, 15 Mart. Tahir Erdoğan Şahin, Erzincan Tarihi, II. Bölüm, Erzincan 1987, s.457-458, tdare-i Örfiyye'de 1 Martta Zara kazasıyla ilgili, 10 Martta bütün bölgeyi kapsar.
31) Müslüm Erdoğan, age., s.49-50.
32) Apak, age, s. 155; N. Dersimi, age, s. 146, değişik bir cevap bulunur. (Kökten yoketme" yerine "yerlerinden etme (sürme)")
33) Apak, age, s. 156. Yarbay Cemil Cahit bu göreve düşünülmüştü: Hastalığını bahane ederek kabul etmemiştir.
34) Apak, age, s. 156-157.
35) Apak, age, s. 162.
36) Seyit'in çoğulu (?) (Şahin "Sa-adat'tan", Apak "Sağdat'tan" diye yazar.
37) N. Dersimi, age, s. 143. Bu yazı birkaç değişiklikle bir ay sonra tekrar kaleme alınır. İmzalarla birlikte özeti:
Eğer olay istenilen şekilde çözüm bulmaz ise, ayaklanma Dersim'in dışında Erzincan, Van, Diyarbakır ve Erzurum'a kadar yayılacaktır. İki Müslüman halk arasında kan akacak ve Müslümanların düşmanlarını sevindirecektir.
8 Nisan 1337
Saadattan: Alişer
Koçkiri Aşiret Ağaları: Muhammet Taki (Naki)
Dersim Aşiret Ağalan: ibrahim, Mustafa, Mahmut, Seyithan, Munzur.
Tahir Erdoğan Şahin, Erzincan Tarihi, Erzincan 1987, II. bölüm, s.460. Apak, age, s. 161, değişiklik gösterdiği yerler parantez içine alınmıştır.
38) Tepeyran, Nurettin Paşa ile anlaşa-mıyordu. Koçkiri ile ilgili olayları age, s.69-84'de yazar.
39) Apak, 3 plan ve listelerle bunu açıklar, aynı şekilde Şahin de az çok Apak'ı özetler.
40) Apak, age, s. 164.
41) Apak, age, s.158-160.
42) Apak, age, s. 171.
43) Bir taraftan dış güçler, stratejik ve petrol yönünden çıkarlarının dışında bulunan bu bölge ile ilgilenmezler, diğer taraftan isyancıların kendileri de yabancı bir yardımı reddederler. (N. Dersimi, age, s. 142.)
44) Olson, age, s.36-37 ve Bülent Tanör, Türkiye'de Yerel Kongre İktidarları, İst. 1992, s.50.
45) "Temiz ve asil bir düşünce ürünü" (Paşa Kadri Cemil, Doza Kürdistan, Ankara 1991/ 1. baskı, Beyrut 1969, s.81
46) TBMM Gizli Celse Zabıtları, Ankara 1980, II. bölüm s.252-280 ve 513-519.
47) N. Dersimi, age, s. 162-166. Türk hükümetinin stratejisini özetleyen, 21 Ekim
1921'de Ankara'dan gelen bir telgraf İngiliz kaynaklarında bulunur. (Olson, age, s.38-39)
48) Erzincan milletvekili Emin Bey, TBMM Gizli Celse Zabıttan, s.248.
49) TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.249.
50) İçişleri Bakanı Rıfat Paşa'nın ilanı: TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.250.
51) TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.251.
52) Bolu milletvekili Tunalı Hilmi Bey: TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.251.
53) Gizli Celse Zabıtlan yayınlannın hangi ölçüde eksik olduğu sorusu akla gelir. Birkaç ay sonra, Şubat 1922'de, bölgeye çok sınırlı bir "özerklik" tanıyan bir yasa projesi TBMM'ye sunulur. (Gizli Celse Za-bıtlannda yer almaz). Yasa reddedilir. Olson, age, bu projenin özetini verir.
54) Erzincan Milletvekili Emin Bey, TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.268.
55) Soyguncu, çapulcu, şaki, şekavet vs.
56) Erzincan Milletvekili Fevzi Efendi (TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.252): "Atlara bindiler", Cengizler (Rus (?)), Ermeniler, Yunanlılar, "Silahlannı aldılar"; onlan cezalandırmak hiç de abartılı değildi.
57) Dersim'den Hasan Hayri Bey: TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.253; Der-sim'den Mustafa Bey: TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.275.
58) N. Dersimi, age, s.262-264.
59) TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.267.
60) TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.253.
61) "... kötü yönetim Dersimlilerin Rus-
lar'a karşı eğilmelerine yol açar", der Hasan Hayri Bey. Kendisi, işbirliği için Ruslar'ın ona vereceği milyonlan kabul etmediği şeklinde övünür. TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.253. İç Anadolu Alevileri, 1970'li yıllarda Komünist ve dinsiz olarak suçlanırlar. Jean-François Bayart, "Modern Türkiye'de Alevi Sorunu". O. Carre, Günümüzde İslam ve Devlet, Paris 1982, s. 119.
62) Kendi çocuklan onu boğmak zorunda kalırlar - altı saat süren bir işkence. TBMM Gizli Celse Zabıtlan, s.269.
63) TBMM, Gizli Celse Zabıtlan, s.275.
64) Apak, age, s. 172.
65) Daha pratik olmak için "Dersim" terimini birçok yerde, Koçkiri bölgesini de içine alan bütün Dersim bölgesi için kullanıyorum.
66) Dersim, "(...) bölgesinin en ıssız, ulaşılması zor bölümlerinden biridir" (Van Bruinessen, Agha, Scheich und Staat, s. 196). Van Bruinessen, Dersim Alevileri ile ilgili bazı bilgiler verir, age, s. 147-149. Anadolu Alevileri ile ilgili daha geniş bilgi Krisztina Kehl-Bodrogi'nin, Die Kızılbaş-Aleviten-Untersuchungen über eine esote-rische Glanbensgemeinschaft in Anatolien adlı kitabında bulunur, Berlin 1988, s.62. Peter J. Bumke, "Kızılbaş-Kurden in Dersim (Tunceli/Türkei), Marginalitat und He-resie", Anthropos, No: 74, 1979, s.330-348. İMolyneux-Seel'in yazısı da, Dersim bölgesi ile ilgili zengin bilgi içermesinden dolayı önemlidir: "A Journey in Dersim", Geog-
raphical Jouinel, 44, 1994, s.49-68.
67) Bu özellikle Safaviye'nin Şah İsmail'in dedesi olan Şeyh Cüneyt'e kesin dönüşü ile olur.
68) îlk Safavi taraftarları kırmızı şapka kullanıyorlardı. Abdülbâki Gölpmarlı, "Kızılbaş", İslam Ansiklopedisi, İst. 1955, s.789 ve İrene Melikoff, "Kızılbaş Sorunu", Turcica 6, Paris-Strasburg 1975, s.52.
69) Bektaşi: Hacı Bektaş Veli sınıfından olanlar (XIII./XIV. yy.) Sünniliğe uymayan (XVI. yy'dan sonra Devletin benimsediği din), Bektaşi sınıfı ilk sultanlarla ilişkide bulunmuşlardı ve Hacı Bektaş Veli, Yeniçerilerin başı olmuştu. Yeniçeriliğin kaldırılmasından bir yıl sonra, Bektaşi sınıfı dağıtıldı (1827) ve 1909'a kadar yasaklandı. 1925 yılında Mustafa Kemal, diğer dinler gibi onu da yasakladı.
70) Sykes, bir Avrupalı'nın merakıyla Kemalist yazar Uluğ'un Dersimliler arasında bulunmasını, İslamiyet öncesi dinlerin izlerini ("animizm", "naturizm", "şama-nizm", Paganizm") not eder. Mark Sykes, The Caliphs Last Heritege, Londra 1915, s.570; Naşit Uluğ, Tunceli Medeniyete Açılıyor, İst. 1939, s.72-90.
71) Van Rensselaer tarafından 1909 yılında sorgulanan bir dedeye göre, "beş kutsal kitabı kasteder; İbrahim, Musa (Tevrat), Davut (Mezamir), İsa (İncil), Muhammet (Kuran)." Aynı dede, İbrahim'e gelen kitabı "Suhuf' diye çağırarak onun hâlâ Mezopotamya'da yaşadığını söyler. Van Renssela-
er, "İbrahim'in kitabı" ile "Kuran 87 son" sayfasının sonunda bir notla bunu açıklar. Van Rensselaer, "The Alevis, or deifiers of Ali", Harvard Theological Review 2, New York 1909, s.346 ve 350-351.
72) Molyneux-Seel, age, s.67.
73) Ömer Laçiner, "Der Konflikt zwisc-hen Sunniten und Aleviten in der Türkei" = İslam und Politik in der Türkei, hg.; J. Blaschke/M. van Bruinessen, Berlin 1989 (1985), s.236-237.
74) Van Rensselaer, age, s.341 ve 349; Molyneux-Seel, age, s.65.
75) Aynı zamanda Türk Alevileri de. Alevi Kürtleri belirli bir yere kesin olarak yerleştirmek için uzun bir araştırma gerekir. Kehl-Bodrogi, age, s.92. Zaten Kürt-Türk asimilasyon olaylarının bu ayrımı yapmayı engellediğini görebiliriz, Bumke, age, s.532.
76. Van Bruinessen, "The Ethnic İdetity of the Kurds"; Peter Andrews, "Türkiye Cumhuriyeti'nde Azınlık Gruplar", Wies-baden 1989, s.614.
77) Kendilerini Kürtler gibi görmeyen Alevi Türkmenler azınlıktadır.
78) Sünni Türkler, işçi ve devlet memuru olarak şehirlere yerleşmişlerdir. Peter Andrevvs, age, s. 123-124. 1950'de Hozat, Nazmiye, Ovacık ve Pülümür kazaları için Alevi Zaza köylerinin yüzdesini 73.5 olarak verir.
79) Dora/Ferbe/Doris Grasslin, Die Her-renlosen-Leber in eine Kürdi senen Dorf,
1988, s.139.
80) Genelde günlük işler için "İttihat ve Terakki" partisinde yer alan Baha Sait Bey'in Bektaşiler ve Kızılbaşlar üzerine çıkan raporunda, büyük suçlar için bile cezalar yer alır. Nejat Birdoğan, Anadolu'nun Gizli Kültürü Alevilik, Hamburg 1990, s.371-377. Altmışlı yıllardan itibaren köy ortamında Alevilerin geleneksel kurumlan neredeyse işlevini yitirir. Fakat Alevi kimliği, 1970'lerde sosyalist fikirlere dönen gençler arasında bile yaşamını korur. İsviçre'ye göçen Türk ve Kürt Alevilerin tanıklığını buluyoruz: Merhaba, Zeitschrift über die Emigration aus der Türkei, Basel, 7. yıl 4/1990, s.823.
81) Özellikle kadınları ilgilendiren cinsel iffet.
82) Hızır ve Oniki İmam'm Muharrem ayında tuttuğu oruç gibi (aşure çorbası). Aleviler bir komşuya ya da fakire verilen adak'a da lokma derler. Lokma, Sünni komşulara da verilir.
83) Van Rensselaer, age, s.351. 196O'lı yıllardan sonra Alevi gençleri Sosyalizme iten neden bu mudur?
84) Merhaba, age, s.8 ve Bumke, "The Turkish Alevis-Boundaries and Percepti ons", = Andrevvs, age, s.511.
85) "Ölmek var, dönmek yok."
86) Bumke, Kızılbaş-Kurden...., s.534.
87) Şeyh ya da Pir terimi nadiren görülür.
88) Bumke, The Kurdish Alevis...
s.514.
89) Örneğin Kemali'nin tanıklığı; Faik Bulut, Belgelerle Dersim Raporları, İst.
1991, s.76 ya da Şah Hüseyin üzerine bilgiler, Vital Cuinet, "La Turqui d'Asie", Paris 1892, 2, s.399.
90) Bulut, age, s. 120. (T.C. Dahiliye Vekaleti Jandarma Umum Kumandanlı-ğı'nın 1930'larda hazırladığı ve kayıt altında kişiye özel olarak 100 adet bastırdığı broşürün 191-246 arasındaki sayfalarından alınmıştır.)
91) Bumke, Kızılbaş-Kurden..., s.535.
92) N. Dersimi, Hatıratım, s.22; Moly-neux-Seel, age, s.52.
93) Kemali, Erzincan Tarihi, 2. baskı,
1992, s.66; Bulut, age, s.330.
94) N. Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim: Kistim Marı/Kiştim Evliyası (s.96-97) ve Yellice/Kangal'da Hüseyin Abdal Tekkesi.
95) Ferbe/Grasslin, age, s. 145-156.
96. Raymond H, Kevorkian/Paul B. Pa-bondjian, Osmanlı İmparatorluğunda Soykırım Öncesinde Ermeniler, Paris 1992, "Dersim Sancağı", s.381-387; Molyneux-Seel, age, s.63.
97) Kevorkian/Paboudjian, age, s.381-387.
98) Van Bruinessen, Etnik Kimlik..., s.619 (Ağa, Şeyh ve Devlet, s. 154-155). Molyneux-Seel, age, s.49-68. Celile Celil, Kürtlerle dostça geçinen Ermenilerden söz eder (Dersim'deki), "XIX. yy. Osmanlı İm-
paratorluğunda Küritler", Ankara 1992/Moscou 1973, s.32.
99) Rupen, Ermeni Biır Partizanın Anıları, 1990, s.64. Aynı yazar 1907'de "Varto Kürtleri ile işbirliğinden" dolayı Türk adaleti tarafından tutuklandığını söyler (s. 157). Burhan Özkök, Osmanlılar Devrinde Dersim İsyanları, îst. 1937, s .8, 35, 68.
100) "Vank Kilisesi, Ermenilerle Kürtlerin sıkı ilişkide oldukları bölgede inşa edilmiştir... Bu bölgedeki tapınak ortak ibadet yeri özelliğinde idi. Ben de bir kere gitmiştim. Bu kilisenin rahiibi güvenilir biriydi. Seyit Rıza, önemli evnaklanm ve parasını ona teslim etmişti. Ayaklanma anında ra-
. hip bunları koruyordu. F'akat askerler rahibin oğlunu tutuklayıp onu işkence ile konuştururlar. Evrakları ve parayı* alıp Vank Kilisesi'ni yakarlar. Bir nniktar altının depoda gömülü kaldığı söylenir." Faik bulut, age, s. 193.
101) "Seyit Rıza'nın Sesen Kalesi yakınında Vank adında bir kö yü var. Koruma altındaki kilisesinde bir tıac bulunur... Bu haç'm ortasında ceviz büyüklüğünde bir şey var. Bu îmam Hüseyin'im baş parmak kemiğidir. Dersindiler, zorda kaldıkları zaman bu kiliseye sığınırlar ve haç'ı öperler. Rahip, kimbilir ne zaman Mtün Dersim'e bu haç'a tapmayı öğretmişti." Bulut, age, s.165-178; Vank Kilisesi ile ilgili s.178; Molyneux-Seel, age, s.63-64. "Halvori Vank" olarak adlandırılan bu Kürt yöresini tarif eder, acaba aynı ye* midir? = "... The
sol remaining Armenian monastery ...of St. John the Baptist... This monastery owes it Immunity from destruction by the Kurds to its possession of a reputed miraculous relic of St. John the Baptist."
102) Garo Sasuni, Kürt Ulusal Hareketleri ve Ermeni-Kürt İlişkileri, Stockholm, 1986 (1929-31), s. 121 ve s. 153; A. Ter Mi-nassian, Ermeni Cumhuriyeti 1918-1920, s.59; Kari Meyer, Armenian und die Schwe-iz, Bern 1984, s. 106.
103) Mustafa Sönmez, Doğu Anadolu'nun Hikayesi, Ankara 1990, s.83.
104) Van Bruinessen, Vom Osmanis-mus.... age, s.123; Rouben, age, 18-20. bölüm.
105) J. der Alexanian, age, s.132-144; Birdoğan, age, s.377-388. Bazı söylentilere göre Aleviler kendi dindaşlarına göre/kıyasla komşu Ermenilere karşı haksızlık yapanlara daha çok ceza veriyorlardı.
106) Nuri Dersimi, Hatıratım, s.42 ve Kürdistan Tarihinde Dersim, s.41-42. Dersimi, aralarında Dersim'e sığınma hakkından faydalanan meşhur "Rupen Şişman-yan"ın da bulunduğu Ermenilere değinir.
107) N. Dersimi, Kürdistan Darihinde Dersim, s.115. Alişer, Ocak 1918'de Erzincan'da Murat Paşa ile görüşür.
• 108) N. Dersimi, Kürdistan ..... age,
s.123.
109) J. der Alexanion, age, s.132-144. Ermeni Gazaros der Alexanian anlatır.
110) Apak, age, s.155; Olson, age, s.33.
111) Apak, age, s. 154.
112) N. Dersimi, Kürdistan...., s. 158.
113) Erzincan milletvekili Fevzi Efendi. TBMM Gizli Celse Zabıtları, s.252.
114) Erzincan milletvekili Emin Bey. TBMM, G.C.Z., s.269.
115) Erzincan milletvekili Emin Bey. TBMM G.C.Z., s.270.
116. Muş milletvekili Hacı Ahmet Efendi, TBMM G.C.Z., s.270.
117) Erzincan milletvekili Emin Bey, TBMM G.C.Z., s.270.
118) Dersim milletvekili Hayri Bey. TBMM G.C.Z., s.270.
1936-1938 Dersim İsyanı esnasında Ermenilerle karşılaştırma bir kez daha yapılır.
"Aşiretler bize ihanet ettiler. Hiç kimse bize yardım etmiyor. Fakat şunu unutmayın: Eğer bizi yok ederlerse (askerler), sizin de kafanızı uçururlar (Ermeniler gibi)... Bu ihaneti bırakın..." Bulut, age, s. 189; Halis Paşa'nın s.l43'te yer alan raporu da bu korkuyu doğrular. Ermenilere göre yaralayıcı deneyim Dersimlilerle sınırlı değildi. 1924'te birinci Azadî Kongresinde, Şeyh Sait, Ermenilerle aynı kaderi çekmektense hainleri yardıma çağırmanın daha uygun olacağını söyler. (Van Bruinessen, Ağa, Şeyh ve Devlet, s.404). Ararat İsyanının lideri Nuri Paşa, Türklerin "Ermeniler" gibi Kürtleri de yok edecekleri fikrini savunuyordu. (İhsan Nuri Paşa, Ağrı Dağı İsyanı, İst. 1922, s.49.)
119) Ali Kemali, Erzincan Tarihi; Bulut,
age, s. 100; N. Sevgen, age, s.379.
120) Kemali; Bulut, age, s.75; Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s.75-93 ya da Hatıratım, s. 173; Van Bruinessen, Kürdis-tan'da Soykırım (Chop. An almost forgot-ten massacre: Dersim 1937-1938).
121) Van Bruinessen, Ağa, Şeyh ve Devlet, s. 17 İve 208.
122) Tanzimat, Abdulhamit ve Jön-Türkler döneminde Osmanlı Devletinin Dersim'e girme çabalan artış göstermiştir. Molyneux-Seel'in, age, s.51'de yaptığı yorum biraz abartılı görünür: "The Dersim (...) were in the end reduced to complete sub-mission. The villages were destroyed, their flocks seized, and they vere left in a state of wretched poverty"; Burhan Özkök, Osmanlılar Devrinde Dersim İsyanları, İst. 1937.
123) N. Dersimi, Kürdistan...., s.77-78.
124) Büyük Erkanı Harp Reisinin Mütalâaları, Bulut, age, s.139-141; Türk Ansiklopedisi, Ankara 1965; Naşit Uluğ, Tunceli Medeniyete Açılıyor, İst. 1939.
125) Gazaros der Alexanian = Jacques der Alexanian, Euphrate'ın Üzerinde Gökyüzü Kararmıştı, Paris 1988, s.338-339.
126) J. Der Alexanian, age, s.79.
127) Askeri arşivler, 7 N 1633. "Subli-me Porte" Fransız elçiliğinin askeri ataşesi bile (1901) Hamidiye Alayına bağlayarak "eşkiyahk" ve "ayaklanma" olaylarını Paris'e bildirir.
128) Bulut, age, s. 183.
129) Kürtçe "baht", Dersimi, Kürdistan
•mıırLZTur 5
Tarihinde Dersim, s.41-42 ve Ali Kemali, Erzincan Tarihi (F. Bulut tarafından, age, s.71).
130) Bulut, age, s. 183.
131) TBMM G.C.Z., s.253.
132. H. Bozarslan, Kürt Sorunu...., s.153.
133) Bumke, Alevi Kürtler..., s.514.
134) Şahin, age, s.454. Seyit Rıza, 1937-1938 isyanını başlatmadan önce birçok köy ağası ile Halvori köyünün ziyaret yerinde toplanır. Buranın kutsal suyundan içerek sonuna kadar savaşacaklanna yemin ederler. (Ebubekir Pamukçu, Dersim Zaza Ayaklanmasının Tarihsel Kökenleri, İst. 1992, s. 123.)
135) N. Dersimi, kaçmadan önce babasının şiirlerini yanma almadığı için pişmanlık duyar, Hatıratım, s.27.
136) Cemil, age, s.81-82 ve N. Dersimi, Haüratım, s. 112 ve Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 155.
137) Nuri Dersimi, Hatıratım, s.H2'den bir özet ve alıntıdır.
138) "Elbet Mevlâm bize bir fırsat verir / Eser ılgıt ılgıt yeli Koçkiri'n", Müslüm Erdoğan, age, s. 173.
139) "(...) Orduları / Kahrettiler barbarları / Vatan için öleceğiz / İstemeyiz Moğol-ları".
140) Alişer, şiirlerinde Türkçeyi, Zaza-cayı ve Kurmançiyi kullanıyordu.
141) Şahin, age, s.452. Türkmenler de kendilerini Kürt olarak nitelemiş olabilirler. Erzincan yakınındaki bir köyde oturanlar
Alevi oldukları için kendilerini "Kürt" saydıklarını bana söylemişlerdi; "Tırk"lar onlar için Sünnilerdir, (Bruinessen, Ağa, Şeyh ve Devlet, s.36-38.) Türkçenin genel anlamında bir başka neden daha var: Zaza -Koçkiri-Dersim çoğunlukta olan- ve Kunnançi arasında anlama yetersizliği. Zaza dili, dilbilim açısından Kurmançi ve Sorani Kürtçesinden farklı ve ayrı bir dildir, fakat etnik açıdan kendileri çoğunlukla Kürt gibi gören kişiler tarafından konuşulan bir dildir. 1988'den itibaren isveç'te yayınlanan PlYA gazetesi, Zazalarm farklı kişilikleri üzerine dikkat çeker.
142) Martin van Bruinessen, Ağa, Şeyh ve Devlet (4. ve 5. Bölüm), Vom Osmanis-mus.
143) Hamidiye Alayları ile ilgili Abdül-hamit'in tarihi genelde islam dinine ve diğer ulu dinlere karşı verdiği desteği dikkate almak gerekir. F. Georgeon, "Son Sıçrama (1878-1908)", Paris 1989, s.533-534.
144) Van Rensselaer, age, s.345 ve 347; M. Sykes, age, s.572.
145) Çelebi Cemalettin Efendi, I. Dünya Savaşı sırasında Bektaşilerin temsilcisi idi ve Hacı Bektaş Tekkesinde oturuyordu. Dersim'e, Hacı Bektaş'in kendisi değil de XV. yy. Bektaşileri gidiyordu. N. Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 101.
146) Rıza Tevfık (E.E. Ramsaur, The Young Turks Princeton, 1957, s. 113). Ber-nard Lewis, Modern Türkiye'de islam ve Laikliğin Doğuşu, Paris 1988 (Oxford
1961), s.357.
Hacı Bektaş Veli, Yeniçerilere başkanlık ettiğine göre, Yeniçeriler sıkça ayaklanmış olsalar da ve 1824'ten 1908'e kadar Bektaşi düzeni Abdülhamid'e karşı dursa da, Bektaşilerin genel olarak devlete karşı direndiklerini söylemek zordur.
147) Kehl-Bodrogi, age, s.45.
148) Fırat, age, s.95-99, 106-107, 117, 120; Van Bruinessen, Ağa, Şeyh ve Devlet, s,425-426. .
Erzincan bölgesi ile ilgili kulaktan duyma. Cibranlarm, Sünni Kürt aşireti tarafından sömürülmüş ve kullanılmış olan Varto'daki Honnek Alevi Kürt aşiretinin oğlu olan Fırat, rastgele Kemalistîere bağlı bir tarihçi olmamıştır. Hormekler, 1891'den beri Hamidiye'çilerin ayrıcalıklarından faydalanan Cibraııiarın üstünlüklerinden kurtulmak için Kemalistlerle birleşiyorlardı. (Fırat, age, aynı sayfalar)
149) Van Bruniessen, Vom Osmanis-mus...., s.133.
150) Ekrem Cemil, Muhtasar Hayatım, Ankara 1992 (1989).
151) Hamit Bozarslan, "Kürt Milliyetçiliği?"; E. Picard, Kürt Sorunu, Paris 1991, s.104.
152) Kâzım Karabekir, istiklâl Harbimiz, istanbul 1960, s.1103, 1112; H. Bozarslan, Kemalizm ve Kürt Sorunu; H. Hakim, Kürtlerin Ötesinde Göç, Paris 1992, s.72.
153) Hamit Bozarslan, Milli Kürt Soru-
nu..., s.95.
154) Van Bruniessen, Ağa, Şeyh ve Devlet, s.401.
155) R. Olson, age, s.35.
156) R. Olson, age, s.96-97. II. Bölümde açıklamıştık, Ermenilerin başına gelenler, Şeyh Sait'in düşüncesini bir parça etkilemiştir.
157) Şeyh Sait ile Ortodoks ulema ve 1924'te kaldırılan halifeliğe bağlı din görevlileri arasındaki ilişkiyi hatırlıyorum. Van Bruniessen, Vom Osmanismus..., s. 149-153.
158) Olson, age, s. 163; Bruniessen, Vom Osmanismus..., s.162.
159) Tercüman gazetesi, 10.09.1986 (Kurtul Altuğ: "Celâl Bayar Anlatıyor"; Kritik Olayların Arka Bölümü). Mehmet Bayrak'm notlarından, Paşa Kadri Cemil (=Zinar Sinopî), Doza Kürdistan, Ankara 1991 (1969), s.243.
160) Saadabat Paktına götürür (8 Temmuz 1937). Kürt temsilcileri italya ve Yunanistan'dan parasal yardım görürler. (H. Bozarslan, age, s. 184.)
161) N. Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 187 ve 257.
http://www.dersim.biz/html/arastirmalar2.html alıntıdır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder